Nur
@FalsoluKul
Çünkü Kitaplar Sessiz Birer Eylem..
Lisansüstü
130 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
İnsan dünya ve ahiret dağları arasında berzah adı verilen bir vadidedir. Ve insanın burada söyleyeceği her söz her iki dağda da yankılanır. Bu yüzden iyi sözler söyleyenler her iki alemde de mutlu ve cennettedir.
Nihayetinde özen, onu giyen herkes üzerinde fevkalade duruyordu.
Yaradan bazılarımızı bazılarımızın yoluna çıkarır, ama istisnasız hepimizle kulları yoluyla konuşur. Yaradan her zaman şifayı iyilerin eline, diline saklamaz. Bazen şifa kötü ya da eksik bildiğimiz dedir.
Zamansız kederlerime akıttığım gözyaşlarım için de hamdolsun. Onlar ki peşinden gelecek güzellikler için yolu yıkayıp pürü pak ettiler.
Hastalandığımızda, iyileştirilecek bir beden yoktur. Affedilecek bir hatıra, teşekkür edilecek bir geçmiş, temizlenilecek bir zihin vardır.
Hasta olan beden değildir ki, yalnızca ruh sancı çekerken beden ruha sözcülük edermiş.
Hüzün senin yüreğinde ne kadar büyük bir oyuk açarsa, ne kadar derine giderse, sevindiğin vakit de o kadar derin olacak mutluluğun. ‘Halil Cibran’
Ya ilahi! Bana öyle bir yardım et ki senden başka hiçbir varlığın yardımına ihtiyaç duymayayım.
Yarabbi ne güzel şeyler yaratıyorsun biz kullarını mahcup ediyorsun böyle.
İnsan nasıl ölmüyor hayretten hayret.
Ben bütün bu manasız iç sıkıntılarından senin var olduğunu hatırlayarak sıyrılıyorum.
Okur Takip Önerileri
* Sürekli kendini yanlışlayarak ilerleyen , “Bugünün verilerine göre, dün ulaştığımız bilgilerden daha doğru bilgiler biliyoruz, fakat şu an elimizdeki veriler, yarın ulaşacağımız bilgilerden daha yanlış olabilir,” diyen bilimin Kur’an’ı doğrulamasını mı bekleyeceğiz?
* Herkesin kendi yaşadığı çağın gerçekliğini hakikat sandığı bu sınırlı dünyada masal olmayan nedir ki Kur’an’dan başka?
* Tevekkülü eleştiren imanı, çalışmayı eleştiren sünneti terk etmiş sayılır.
* Azîz dost! Sen, tek bir kişi değilsin; sen, bir âlemsin! Sen derin ve çok büyük bir denizsin. Ey insan-ı kâmil! O senin muazzam varlığın, belki dokuz yüz kattır; dibi, kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce âlem, o denizde gark olup gitmiştir.
(Hz.Mevlana, Mesnevi cilt 3-4)
* Kendini gerçekleştiren insan, var olan değerlerine yeni bir şey katmıyor, sadece yitirdiklerine yeniden kavuşuyordu.
* Sevmenin yolu da tanımaktan geçer, özellikle de kendimizi.
* İslam dininde secde, insanın Yaratan’ı önünde kalbini, aklından daha yüksek bir konuma getirmesi ve Yaratan’a teslim olmasının bir ifadesidir.
* Ölüm, ruhun bir başka âleme doğması hadisesinin sancılarıdır.
* Bu dünya da, “ölmeden evvel ölenler” için bir tür cennet hayatı söz konusudur.
* Senin ruhun bir ağaca benzer. Ölüm ise o ağacın yaprağıdır. Her Yaprak ağacının cinsine göredir.
* Hiçbir ölü, öldüğüne yanmaz, hayıflanmaz. Azığın azlığına yanar. Yoksa aslında o dar bir yerden, bir kuyudan kurtulmuştur. Bir ovaya düşmüş, bir devlet devlete kavuşmuş, ferahlığa ermiştir.
* Geldik gidiyoruz, bütün mesele “ aşk ile ânı seyretmek “
* Hal ile tedavi; bizim medeniyetimizin Özü bu..
* Gayreti elden bırakmadığımız müddetçe yolumuz nasibimize çıkacaktır.
* Tefekkür ettikçe feraset açılır. Allah kendi üzerinde düşünen kulunu boş göndermez.
* İnsan bilinci ölümle yüzleştiği ölçüde açılır .
* İlimle, soyutla meşgul olmak aklın hazzını gözetmek demektir.
Öğretmen kendisinin hiçbir zaman görmeyeceği manzarayı, kendisinden sonraki nesillere armağan eder.
* Hayat boşluk kabul etmez, ahlaka dayanın!
* Cenabı Allah’ın çizdiği yolda geçerli olan bir kulluğa talipseniz ve onu yerine getirmek üzere azm ü cezm etmişseniz, O (c.c) sizi bir çok dünyevi bağdan, ihtiyaç duyma halinden kurtarır.
Yani ihtiyaç izafî, en aza talip olanın özgürlüğü en fazla olur.
* Ne hayatlar yaşanmış yanıbaşımızda. Onların bozdukları ezber, bize nefes olmuş..
* Onlar, kendilerine verilmiş özelliği keşfetmiş, iyiliğe dönüştürmüşlerdi bile…
* Ulaşmak istediğin hedefi Rabbine teslim edersen göreceksin ki tam da olman gereken yerdesin..
* Başörtüsü takmak, insanlığımın hiçbir yönünü benden almıyor.
* Müslüman kimliğimizi sonuna kadar koruyan, dünyada güzel işler yapma gayretini asıl yurt olan ahireti kazanma ile birleştiren, Müslüman toplumları hak ettikleri ve bundan 600 sene önce oldukları gibi hem ilimde hem de siyasette zirvedeki topluluklar arasına taşımak için ilham verdi.
* Bu çağda cehalet bir seçimdir!
* Bilgi tüketilemiyordu, oysa bugün değerli olan şeyin yok edilene dek tüketilmesi gerekiyordu.
* Söz; öyle büyük bir güçtür ki küçücük, görünmez gövdesiyle korkuyu dindirmek, acıyı yok etmek, neşeyi artırmak, merhamet uyandırmak gibi büyük işler başarır.
•Hızla değişen bir dünyada Sakin ve Farkındalık sahibi olmak!
•Bir insanın hayatını haklı sözler değil, sevgi değiştirebilir.
•Kendimi başkalarının başarı ölçülerine maruz bırakmak istemiyorum.
Çünkü ölümümle, bir ömür boyu dünyevi başarı mücadelesi verdikten sonra buluşmak istemiyorum.
•İnanca çok fazla değer verilirken, uygulamaya hak ettiğinden az değer veriliyor.
İnancı, uygulamadan üstün görürsek, ruhanilik ideoloji olarak kalır ve teolojik çatışmalar yaratır.
*Fırtınaya ancak kalbi olanlar kucaklayabilir. Affın adaletten üstün olduğunu ancak kalbi olanlar bilir. Bilmek bulmaktır arayan bulur.
Dağ ne kadar yüksek olsa da onu aşan bir yol vardır.
* Bir tek meyve veremeden göçüp gidecek miyiz?
*Bize halkalı şeker, misket, uçurtma getirmeyin. Biz çocuk muyuz ulan.
Bizi, düşman olmayan, kan gölü bulunmayan bir yere götürün.
40’ıncı yılını çoktan geride bırakan işgale rağmen şehirde kalarak direnmeye devam eden Müslüman nüfus ise, sadece işgalin acı gerçekliğiyle değil İslam dünyasının sessizliğiyle ve ilgisizliğiyle de yüzleşmektedir.
Kudüslü gençler, üzerine ölü toprağı serpilmiş bir “Ümmet” adına da direniyor orada. Kudüs’ü bir avuç Kudüslü savunuyor.
Üstelik Filistin halkı, İslam dünyasının en iyi yetişmiş halklarından biri. Ana dil düzeyinde Arapça ve İbranice’nin yanında, İngilizce ve Fransızca bilgisi, oldukça sıradan. On yıllardır süren baskılara rağmen, var olma enerjisini ve azmini yitirmemiş bir halk var karşımızda.
Siyonizm’i çok farklı şekillerde tanımlamak mümkün. Benim tercih ettiğim tanımlardan biri şudur: Tahrif hareketi. Tarihin, coğrafyanın, kavramların, sembollerin, zihinlerin.. tahrifi. Siyonizm’in bütün stratejileri tahrif üzerine kuruludur.
Karşınızdaki çocuk; bir yaban mersini, papatya, gündüzsefası, cennetkuşu çiçeği, gelincik, göksarmaşığı ya da yeşil kanatlı yabani orkide olabilir. Hepsinin farklı ihtiyaçları, farklı hassasiyetleri vardır. Onlardan rengarenk tarhlar yerine kasvetli çiçek mezarlıkları yaratmak istemiyorsanız başkasının çizdiği otoyolları, sizi gitmenizi istedikleri yerlere doğru yönlendiren işaretleri, politize olmuş düşünce kalıplarını, karmakarışık çizgilerle dolu haritalar ve bilindik yollardan gitme konforunu terk edin. Çocukların kendi yollarını çizmelerine ve kendi ruhlarını bulmalarına izin verin. Gölgesinde nefesleneceğiniz bir ulu çınar, bir yönder, bir bilge bulun. Birbirinizle yaptığınız iyi şeylerin ve güzelliklerin mayalarını paylaşın, emanetler alın ve emanetler verin. Ezilmemiş otlarla örtülü yeşil bayırlara tırmanın, taşları kaldırıp altlarına bakın. Mısır, pancar ya da pamuk tarlalarında başıboş dolaşın. Karşılaştığınız ıssız kulübelerin kapılarını tıklatın. Sükûtu sevin ve yüceltin. Sol yanınızda hiç durmadan atıp duran ve sesini size duyurmaya çalışan o ritmi dinleyin.
•Bu kıssa, Allah‘ın bir kulunu imkansızlığın en dibinden imkanın zirvesine nasıl ulaştırabileceğine şahit kılar muhatabını.
•Gam değildir gide dünya kala din,
Gam odur ki kala dünya gide din..
•Mutlak müteşabih ayetler kalbin teslimiyetini amaçlarken izafi müteşabihler ise aklın tefekkürünü hedeflemektedir.
•Adam içki içmiş bir günah işlemiş sarhoş belli ki sendeliyor yolda. Ve sen bunu azarlıyorsun, lanetliyorsun. Oysaki ‘şu adam ne günahlar işledi’ diyenler acaba ne günahlar işledi ve ne günahlara meyyaller?
Ama mesela gıybet eden de sarhoş olsaydı, harama bakan da sarhoş olsaydı, suizan yapan da sarhoş olsaydı, çalan da sarhoş olsaydı, söven de sarhoş olsaydı, kalp kıran da sarhoş olsaydı
kaç tane ayık kalırdı içimizde?
