Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatma Tercan

Kuşların kafesini açmak mı gerekir? Tehlikeli olma pahasına özgür bir yaşam mı yoksa sınırlı olsa da güvenli bir yaşam mı daha iyidir? Bedeli ödenecek bir özgürlük mü yoksa süslü bir hapishane mi?
Reklam
Bir şeylere verdiğimiz etiketler onların bize görünen şekilleridir. Yeryüzünün bir bölümünü Çin , Brezilya ya da Birleşik Devletler diye etiketlediğimizde, o toprak parçası yoğun bir duygusal yük taşıyan bir yük haline gelir. Bir şeyi iyi olarak etiketlediğimizde, onu iyi görürüz. Bir şeyi kötü olarak etiketlediğimizde onu kötü görürüz. Sanki bu etiketler gerçekmiş gibi, beğenmeye ve beğenmemeye ya da kimin doğru kimin yanlış olduğuna takılıp kalırız. Ancak insan deneyimi hiçbir şeye tutunamayacağımız, hiçbir şeyin sonsuza kadar belirli olmadığı bir deneyimdir. Gerçeklik sürekli yıkılır. Bu geçiçilik durumunda mantıklı olan tek şey birbirinize el uzatmamızdır.
"Bu çağlardır böyledir. Sessiz olanlar eleştirilir. Çok konuşanlar eleştirilir. Ortalama olanlar eleştirilir. Dünyada eleştiriden kaçabilen yoktur. Tamamen eleştirilen ve tamamen onaylanan asla olmamıştır, olmayacaktır ve şu anda da yoktur."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dışarıdan aldığım onaylar olmadığında, etiketler olmadığında ben kimdim?
Güzellik ancak onu durup temaşa edecek zamanınız varsa size birşeyler söyler.
Reklam
"Yeterince iyi bakarsan, herkesin içinde bir cevher görebilirsin."
Sayfa 252 - Yazarın büyükannesinin sözüKitabı okudu
Kendini gerçekleştirmiş insanlar sevgi ve enerji doludur, bu yüzden yorgun düşmeden özgürce kendilerini başkalarına verebilirler. Kendi depoları doludur ve fazladan enerjileri vardır. Ruhunuz sürekli olarak yorgunsa, enerjiniz yoksa, mutsuz ve eksik hissediyorsanız , başkalarıyla ilgilenmekte zorlanırsınız. Coach Üniversitesinin kurucusu Thomas J. Leonerd. En iyisini dile getirmiş: "Yaratıcılık ve mükemmellik bencillik ister. Aynı şekilde evrim de. Bir şeyle meşgulken, herhangi bir alanda atılım yaparken, en sade halinizle odaklanmaya ve konsantre olmaya ihtiyacınız olur. Kalbinizin çağrısını cevaplamanız ve kabilenin aramalrına cevap vermeden önce düşünmeniz gerekir. İlgilendiğiniz herkesin de uzun vadede hayrına olacak makul ve sorumluluk sahibi bir bencillik seviyesi inşa etmeniz gerekir."
Sayfa 225Kitabı okudu
"Keşke bitmeyen hüznün bir teşhisi olsaydı. Zihinsel bir hastalığım yok.Daima üzgünüm ve çok istediğim anne hayalinin yasını tutuyorum." Sonny,39
Sayfa 177Kitabı okudu
Seksen dokuz Unutulan çocukluk- Çocuklarla her sorun yaşadığımızda, asıl unuttuğumuz ve hatırlamamız gereken şey, onların çocuk olduğu değil; bizim de bir zamanlar çocuk olduğumuz...
Sayfa 61
Konuşan, anlaşılmak ümüdini kaybederse susar, lal olur, ağzını bıçak açmaz...
Sayfa 45
Reklam
Otuz bir Mutsuzlar çabuk yorulur çünkü.. İnsanı yorgunluk mutsuz etmez, mutsuzluk yorar...
Sayfa 26
Yirmi dört Kimsin sen? Eğer kim olduğun hakkında düşünemezsen bunu senin yerine başkaları yapar! Eğer kim olduğuna dair gerçekten sağlam bir cevabın yoksa, başkalarının eline tutuşdurduğu cevaplarla yetinirsin!
Sayfa 23
dört Ağaç olacaksan çiçek olma!--- Onlara"çiçek ol" denildiğinde, kollarını kavuşturup, çenelerini ikinci bir emre kadar kapalı tutup,sıralarına gömüleemeyen çocuklar var... Çınar ağaçları gibi asırlık ulu ağaçlar, zeytin ağaçları gibi bereketli ağaçlar, dalları yerde iğdeler gibi ağaçlar , yapraklarını hiçbir mevsimin dökemediği her türlü kara buza göğüs gerebilen çam ağaçları gibi ağaçlar, her yeni baharda pembe beyaz gelinliklere bürünüp etrafa sevinçli bir neşe verecek ağaçlar, çiçeklenip mahallenin bütün pencereleri açılan evlerine eşit miktarda mutluluk rahiyası dağıtacak ıhlamur ağaçları gibi ağaçlar, onların arasından çıkacak...
Sayfa 12
Kötü açıklamalar, hiç açıklama olmamasından daha kötüdürler.
Kendi kendine öğrenen çocuklar, onların ilgisini çeken şeyleri öğreniyorlar, o yüzden alışılagelmedik yada ilginç bir şeyle karşılaştıklarında üzülmüyorlar. Küçük bir çocuk için her şey ilginçtir. Anlamadıkları şeyler hakkında çok düşünüp fanteziler kurabilirler ama çok az endişe duyarlar. Sadece yetişkinler onların öğrenme sürecini kontrol etmeye başlayınca ve onları anlamaya zorlayınca anlamamak konusunda endişe duymaya başlarlar, çünkü eğer kısa bir zaman içinde şöyle ya da böyle anlayamazlarsa, o yetişkinlerle başlarının belaya gireceğini bilirler.
Kötü düşünür, yanıtın peşinden deli gibi koşar; iyi düşünür , acele etmez ve probleme bakar. Bu farklılık bir düşünce tarzı, çocuklara biraz hüner, biraz da şansımızın yardımıyla öğretebileceğimiz, alıştırmasını yaptırabileceğimiz bir teknik midir peki? Korkarım, hayır. İyi düşünür acele etmez, çünkü kararsızlığı hoşgörür, bilmemeye katlanabilir. Kötü düşünürse bilmemeye katlanamaz; bilmemek onu çıldırtır. Bu durum tümüyle hata yapma korkusuyla açıklanamaz.
Reklam
Çocuğun kendi hakkındaki algısını, iyi çalışmasını sağlamak amacıyla kullanmanın tehlikesini gözden kaçırmayalım. " Sen duyarlı, zeki, iyi vb. Bir çocuksun , çaba gösterirsen bu problemi kolayca çözebilirsin, " deriz. Fakat deneme başarısız olursa, kullandığımız sıfatlar da onunla birlikte suya düşer. Çocuk problemi çözemezse, ne kadar çok çaba harcamış olduğunun bir önemi kalmaz, artık duyarlı, zeki veya iyi biri değilidir.
Çocukları soktuğumuz strese bir sınır getirmeliyiz. Eğer getirmezsek, dikkati dağıtma, etrafa sataşma, gereksiz yere " Anlamadım" demek gibi tepkilerle onlar kendi sınırlarını koyacaklarıdır. Onlara tüm ders boyunca strese girmek zorunda olmadıklarını ve gerekiyorsa buna bir son vermek için gerekli olanaklara sahip olduklarını önceden bildirmeliyiz.
Sınavlarda en çok hatayı yapan ve en kötü notu alan çocukların, çoğunlukla kağıtlarını ilk verenler olması beni hep şaşaırtırdı. Onlara derdim ki" Erken bitirirseniz yaptıklarınızı kontrol edin, bazı problemleri tekrar çözün. " tipik bir öğretmen öğüdü, onlara kollarını açıp uçmalarını söylesem daha kolay gelirdi heralde. Kağıtları teslim ettiklerinde stresde sona ermiş oluyordu.
Burada aslında belirtmek istediğim şey "başarı" diye bahsettiğimiz şeyin de "başarısızlık" kadar bizim çocuklara yarattığımız yetişkin fikirleri ooduğudur. Bu iki fikir birbirine bağlıdır, madalyonun iki yüzü gibidirler. Bir çocuğa başarılı olmanın sevgisini aşılayıp, başarısızlığın getireceği yılgınlığı yok sayabileceğimizi düşünmek hiç akıllıca bişey değildir.