“Kuşları göğe çağıran da benim, alçalırken kanatlarına dirençle dolan da ben. Gölgeleri saksıların etrafından ben döndürür, yere saçılan darıyı kuşlara ben haber veririm. İncecik ipeklerle suları havalandırır, çeke çeke kıyıya ben vardırırım. Ben olmasam elmalar kılığını seçemez, arıların karıncaların hesabı tutmaz. Uzaklaşırken arkadan muhabbetle bakanı, kalbinin telgrafına ben yazdırırım. Göğün kandillerini sabaha karşı birer birer ben üfler, sen yolunu şaşırmışken gecenin ıssız ayazında, geyik donunda ben çıkarım karşına ansızın.”
“Nereye uçarsa uçsun orada mutlu olacağına inanan iyimser bir kuş havalandı içimden. Nereye konarsa konsun orada yalnız kalmayacağını sanan sersem bir kuş.”
“İddia edildiği gibi hiç de öyle hazırlıksız ölmüyor ki insan. Yolun sonunu bilmek, bal gibi bilmek, her adımda ölüme yaklaştığını göre göre yine de ona doğru yürümeye devam etmek diye bir şey var. Yaşlanmak tam da bu işe yarar.”
“Zaman geçti deniyor ya hep. Kimse söylemiyor, geçiyor da nereye gidiyor? Bu meret kaybolmuyor ki. Bir katil gibi dokunduğu her yerde izler bırakıyor.”