Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fîlîz

Fîlîz
@Firuzer
“esasında bir 'öteki' yoktur. biz daima kendimizle karşılaşırız.”
"Yakınmalarımı çıkarayım dediğimizde bütün gün susmak zorunda kalabiliriz"
Reklam
bayramlar daima bize "başkaları" sayesinde var olduğumuzu hatırlatır, başkalarına rağmen var olduğumuzu ise unutturur. /D.C.
"Sen ruhunda gereksinim duyduğun şeyin kölesisin." (s.194) -C.G. Jung, Kırmızı Kitap

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
sıradan'
"Öylesine beklentiliyiz ki hayattan; sıradanlığın, sadeliğin, basitliğin güzelliği pürüzsüz tenimizdeki istenmeyen siyah nokta gibi görünüyor gözümüze."
Bir düşün içinde bir düş mü Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz? /edgar allan poe
Reklam
Çalışmayın, dinlenin
Bir gazete, bütün ünlü yazarlarla nerede ve ne zaman tatil yaptıkları hakkında kısa röportajlar yapmıştı bir zamanlar. Çetin Altan'a da sormuşlardı aynı soruları fakat aldıkları cevap diğer bütün yazarlardan farklı, şaşırtıcı ve dikkat çekiciydi. Şöyle diyordu: "Benim tatil yerim daktilomun başı ve tatil zamanım işimi yaptığım her gün. Ben işimi seviyorum, o yüzden çalıştığım sürece her gün tatil yapıyorum." Çetin Altan'ın bu sözlerini okuduğumda, aklıma Konfüçyüs'ün şu sözleri geldi: "Sevdiğiniz işi yapın, çalışmazsınız."
Bırakma Kendini
Bırakma Kendini
Yüzyıllık Yalnızlık'tan bir anekdot idi*
Gabriel Garcia Marquez, meşhur Yüzyıllık Yalnızlık isimli romanında bir köyden bahseder: Macondo köyünden. Bu köyde yaşayanlar uykusuzluk hastalığına yakalanırlar. Köyde kimse ne gece ne gündüz uyuyabiliyordur. İlk başlarda durumdan keyif alırlar çünkü uyumadıkları için daha çok çalışabiliyor, daha çok konuşabiliyor, daha çok eğlenebiliyorlardır. Ancak fark ederler ki uykusuzluk unutkanlık yapmaya başlamıştır. Herkes gün be gün bir şeyleri unutuyordur. Her şeyi unutmaya doğru giden bir sürecin başında olduklarını anladıklarında önlem almaya karar verirler. Her nesnenin üzerine bir kağıt yapıştırıp nesnenin ismini ve ne işe yaradığını yazarlar. Halen hatırlıyorken yazarlar ki unuttuklarında bu kağıtlar sayesinde hatırlasınlar. İneğin boynuna astıkları kağıtta mesela şunlar yazıyordur: "Buna inek derler. Süt versin diye her sabah sağılması gerekir, sütün de sütlü kahve yapmak üzere kahveyle karıştırılabilmesi için kaynatılması şarttır." Bütün bunların yanında köyün meydanına da bir levha dikerler. Tek, sadece bir tane levha. Eşyaların ve hayvanların üzerindeki yazdıkları uzun yazılardan farklı olarak levhada sadece şu yazıyordur: "Tanrı Vardır." Bütün bu. bilgilerden bağımsız olarak akıllarında tutmak zorunda oldukları tek ve yegane hakikat olarak bu bilgiyi görürler. Her şeyi unutsalar da bunu unutmamaları gerektiğine inanırlar. Belki de her şeyi unutsalar da bunu unutmasalar yeter diye düşünürler.
Bırakma Kendini
Bırakma Kendini
Hep kırıklarımız var içimizde, kalbimizde. O kırıklar bizi sevmeye daha teşne yapıyor hele de sevilmeye. Sevildiğimizi düşündüğümüz an, bütün perdeleri açıyor, kalbimizi gösteriyoruz. Belki teslim ediyoruz, bizi sevdiğini düşündüğümüz kişiye. Kıymet bilmez bir insansa da oynayıp kırık belki bozup geri vermek istiyor. Bilelim ki kırık bir kalp varsa; kalbi kıran da kırdıran da sorumludur. Yani sadece kıran değil kalbine sahip çıkmayıp kırdıran kalbin sahibi de sorumludur.
Bırakma Kendini
Bırakma Kendini
Oyun
İnsanlar garip bir körebe oyunu oynuyor gibi. Normalin aksine bu oyunda herkes ebe, herkesin gözleri kapalı ama kimse kimseyi aramıyor. Hatta herkes birbirinden kaçıyor. Gözlerini açıp başkasını, başkasının dertlerini, sıkıntısını gören oyunu kaybediyor. Kimse bana oyunu kaybediyorsun demesin, ben zaten oynamıyorum.
Bırakma Kendini
Bırakma Kendini
Bize uslu olmayı öğrettiler başta." #Füruzan
Reklam
"Hayatının sonunda bir dumanın izini kovaladığını anlayacaksın"
“Bir insanın en yakın komşusu kendisi değilse kimdir?” /C.Dickens /Büyük Umutlar
Gidilir gelinir. Belki sağ salim dönülür, hepsi o kadar. Günler geceler çabuk geçer. Çabuk geçmez şaşkın bir çocuğun hüznü Vapurlar, arabalar, karlar çabuk geçer. Ayrılık da özlem de her şey... Her şey çabuk geçer
kendilik cesareti "
edebi bir cümle*
"Bir insanı ondan sadır olacak her şeyle kabul ve sevmek o kadar zor ki. Bildiğiniz ermişlik makamı. İlk olumsuzlukta kanaat ve intiba duvarlarımız yıkılıyor ve zihnimizdeki mertebeden hoop aşağıda bi yerlere uğurluyoruz. 'O’nu her şeyiyle sevmek', sadece edebi bir cümledir artık."
Gelenek, modern hayat, bireysellik'
Reklam
ş'ir.
'Orada hem var hem yok gibiyim'
Zeka-merhamet korelasyonu*
'İnce terbiyeden geçmemiş zeka, çoğu zaman acımasızdır. Zekayı zannedildiği gibi bilgi değil; merhamet, şefkat ve vicdanlı bir kalp terbiye eder.'
"kaç sınır geçmesi gerek insanın evine ulaşması için?" ulysses' gaze. theodoros angelopoulos. 1995.
"Yine döner gece, yakınmalarıyla bir ölümlünün"
Madem İyisin
Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin. Seni kimse satın alamaz, Eve düşen yıldırım da Satın alınmaz Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne?
"şimdi sen ferah bir akşamüstü balkonda oturup bütün hırslarından ve pişmanlıklarından arınmış ve insanlardan uzak sessiz sakin bir hayatın övgüsünü insanlara anlatmanın hayallerini kuruyorsun "
Reklam
günlükler. sylvia plath.
"kendi sınırların seni çarmıha geriyor."
"büyük düşünceler ve temiz bir kalp. tanrı'dan dileyeceğimiz budur."
ey insan! sen, sayılı günler gibisin. hasan-ı basri
'Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?' #victorhugo
İnsanlarda ölü'ye övgü vardır. Çünkü onunla artık ego savaşı bitmiştir. Sosyal hayatta her daim canlı olanla ego savaşı vardır. Halbuki ölü biriyle yatıştıracak, kıyaslayacak bir şeyiniz yoktur artık. O yüzden tüm ölüler iyidir.
UYAN* Hadi uyan Gün ışığı çilemeye başladı başucunda Denizler bir mavilik edindi günden Seher yeline uyup kuşlar tüneğine uçtu Bu türküyü dinlemeyecek misin Hadi uyan