Türk romanında sosyal gerçekçiliğin ilk yansımaları 1930’larda başlar. Bazı yazarlar eserlerinde ikinci planda kalsa da sınıf çatışmalarına eserlerinde yer vermeye başlar. Ancak bunlar henüz sosyal gerçekçi yöntemlerle yansıtılmaz.(Orhan Kemal dahil değildir!)
Tarımda makineleşme özellikle Çukurova’da(~1954) itici güç durumuna gelir. Bu değişim toprağa bağlı insanların yapılarında da değişmelere yol açar. Köyün ekstansif tarım ekonomisi/ çalışma şekli artık insanlara yetmeyince, iş bölgelerine akın ederler. Böylece eski gelenekler, yaşam ve çalışma koşulları da değişir. Büyük bir yapısal değişim geçiren Türk toplumunun dönemsel gerçeği başlı başına bir sorun olarak ele alınır. Kırsal kesimden gelip büyük şehirde tutunmaya çalışan insanlar...
Sosyal gerçekçi bir yazar olarak Orhan Kemal, bu romanında Çukurova’da gelişen bu yeni düzeni, bu düzen içersinde acı çeken, birbiriyle çekişen ve ezilen 3 tecrübesiz, hiçbir iyi özelliğini geliştirememiş arkadaşı olağanüstü gerçekçi hatta yaşatarak muazzam bir şekilde anlatıyor...
Şiddetle tavsiye eder iyi okumalar dilerim.