Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Alper Ali Çelik

Alper Ali Çelik
@Ghostman2013
Raylı Sistemler Mühendisi
Lisans
Afyonkarahisar
Afyonkarahisar, 25 Eylül
27 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
203 syf.
·
Puan vermedi
Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
Bir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümZülfü Livaneli
8/10 · 23,7bin okunma
Reklam
Burjuvalar, hiçbir ahlaki kural tanımazlar. İşte gözlerinizin önünde. Burjuvalar bir şey tanırlar, o da para… Onların vatanı, milleti paralarıdır. Para için vatanlarını da milletlerini de beş pula satarlar. Yani biz yalan mı söylüyoruz, sizler, her gün bu burjuvaların davranışlarını gözlerinizle görmüyor musunuz?
Burjuvalar, birer maymundurlar. Yani geri kalmış memleketlerde oturan burjuvalar… Sömürgeciler onlar için birer örnektir. Sömürgeci burjuvaların her şeylerini, dillerini, dinlerini, geleneklerini, kültürlerini, her şeylerini taklit ederler. Kendi milletlerinin kültürlerini, geleneklerini küçük görürler. Örneğin İstanbul burjuvaları Anadolu halkının dilini, geleneklerini, kültürünü, her şeyini küçük görür. Onunla alay eder. Onun dili bir barbar dili, gelenekleri barbar gelenekleri, kültürü ilkel bir kültürdür. Gözleri, hayran oldukları, taptıkları sömürgecilerin kültüründedir. Sömürgecilerin maymunluğunu kendi insanlarının insanlığına tercih ederler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Milletler onurları, istiklalleri tehlikeye girdiği zaman çok güçlü oluyorlar. Ve onları hiç kimse yenemiyor. Dev Amerika karşısındaki bir avuç Vietnamlının gücüne bakın. Jetlere, bombalara, tarihin gördüğü en korkunç silahlara karşı bir avuç çıplak adamın yarattığı kahramanlığa bakın. Vietnamlılar bağımsızlıkları için insan tarihinin en büyük destanını yazıyorlar. Onlar insanoğlunun yüz akı, insanlığın şerefidirler. Kurtuluş Savaşındaki Türk halkı da insanoğlunun yüz akıydı. O da insan tarihinin şerefli destanlarından birini yazdı. Gene de, bugün de yazacaktır. Onun için, sırtınızı dayadığınız Amerikaya, paranızın gücüne, halkın cahil olmasına güvenmeyin. İş başa düşünce milletlerin neler yaratabileceklerine her gün tanık oluyoruz.
CHP Atatürk öldükten sonra yönünü değiştirmiş, bir ilerici celladı kesilmişti. Yani CHP yirmi beş yıl boyunca bindiği dalı keserek gericilere çok uygun ve rahat bir yer hazırlamıştır. Bütün suçu CHP’ye de yükleyemeyiz. İlerici aydınlar dediğimiz aydınlar da CHP’den kaçıp CHP’yi gerici ellere bırakmışlar, CHP’nin ileri unsurlarını yalnız bırakmışlardır. Bir de gericiler, halkın içine girip onların yolunu çıkarlarına göre değiştirirlerken ilericiler halkın yanına bile uğramamışlardır. Şehirlerde dedikoduyla biribirlerini yiyerek tüketmişlerdir.
Reklam
Sosyal adalet sözü edenler öylesine takip edildiler ki, kovuşturmaya uğrayan bir ilerici uzun yıllar belini doğrultamadı. İlericilerin en hafif suçu yabancı casusluğuydu. Uzun yıllar ilericileri yabancı bir devletin casusluğuyla suçladılar. Benim başımdan geçti. 1950 yılında, “Halka toprak vermeli. Ağaların binlerce dönüm toprağı var, köylülerin bir mezarlık toprağı yok,” dedim, demez olaydım, Rus casusu diye hapse attılar. Etmedik zulmü bırakmadılar. Aman zaman köylüye toprak verin demenin casuslukla ne ilişiği var, dedim. Olmaz sen casussun, dediler. İyi, anlayışlı bir hakime düştüm de beraat ettim. Yoksa daha boynumda yabancı bir memleketin casusluğu damgasıyla sürünüp duracaktım.
Bu düzen devam etsin. Yalnız devam etmekle kalmayıp daha da koyulaşsın, soluk aldırmaz olsun. Bunun için çok işler döndü bu topraklar üstünde. Din sömürücüleri, cehalet sömürücüleri, milliyet sömürücüleri, vatan sömürücülerinin safında birleştiler. Ve memleketin bağımsızlığına kastettiler. Sömürücülük bir bütündür. Bir memlekette iç sömürücü varsa, mutlaka o memleket halkı dış sömürücüye peşkeş çekilecektir. Bunun başka türlüsü olamaz. Bunun aksini tarihler yazmamıştır.
Tavus kuşunun onuru var. Ayaklarını görünce, çirkinliğine bakıp kubartısı geçiyormuş. Aydınların geçmiyor. Yaptıkları işleri görüp de, biz çok az şeyiz, diyemiyorlar. Biz azıcık adam olsak, bu memleket bu halde olmaz, diyemiyorum. Tavus kuşu kadar onurumuz yok. Avurundan zavurundan vazgeçen yok. İşin belası da bu. Bütün kötü işlerin sorumlusu aydınlar. Utanmamız gerekir. Kimse utanmıyor. Tavus kuşu tüylerimize bakıp kubarıyoruz. Yaptığımız işleri gözümüz görmüyor. Eeeee, ne yapalım, şu aydınları ortadan kaldıralım mı? Yoook, hiçbir şey yapmayalım onlara. Belki bize de iyi, namuslu bir aydın kuşağı gelecek. Dünyadan umut kesilir mi? Yalnız bir şey yapalım, arada bir ayaklarımıza bakalım. Yani işlerimize. Övünüp kubarmayalım. Şu toplumda yerimizi bilelim de, halkın üstünde, kendimizi bir şey sanmayalım.
Üniversitede profesörü kitap çalıp üstüne adını yazıyor.Adam kırk yıl profesörlük ediyor, doğru dürüst bir araştırma yapmak değil, kitaba benzer bir ders kitabı bile yazmıyor. Haydi yazmıyor, diyelim,çevirmiyor bile. Gazetecisi… Bir memleket sorununu alıp da sonuna kadar giden, kendisine iş edinen…Bir düşünce uğruna, birtakım zorluklara katlanan kaç tane? Şu okur yazarlarda bir çürüme ki, olmaya gitsin… Daha bir sürü kötü örneklerini gösterebilirim. Ne gereği var, hepsini hepimiz biliyoruz.
Bu aydınlarımız niçin böyle pısırık? Niçin böyle, bir yere kadar canlı da, oraya varınca, istediğini elde edince ölü? Bu bir ilkel düşünceden, yaşayıştan gelse gerek. Bakın, köylümüzün çoğu da bulduğuyla yetiniyor. Bir lokma ekmek, biraz giyecek ver bizim köylünün çoğunluğuna, onunla yetinir, kıpırdamaz. Çelişmeye düşmüyorum. Köylüye iyi şeyi göster, ardınca gider. Pısırıklığını, donmuşluğunu üstünden atar. Bunu çok gördük. Dünya da çok gördü. Deneyleri var. Ama bizim aydınları, yani okur yazarları yerinden kıpırdatamazsın. Tamam, demiş, olduğu yerde kalmış. Vinçle yerinden kaldıramazsın. Neden kalksın, okur yazarlıklarına, palavralarına, belledikleri dört-beş gavurca sözcüğü sıralayışlarına bakarak, insanlar onlara önem veriyorlar. Başlarına geçiriyorlar. Şu hayatımızı bir hale yola sokarsan sen sokarsın, diyorlar. Onlar da böbürleniyorlar babam, böbürleniyorlar. Cakalarından yanlarına varılmıyor.
Reklam
Bir gayret, seninki Doçent, Profesör de oluyor. Buraya kadar bir gayret de harcıyor. Varacağı yere vardı mı, orada uyuyup kalıyor. Bir adım attığı yok. Kessen bir adım ileri atmıyor. Bilimin sonu yoktur, demişler. Şu bizimkiler için her şeyin sonu var. Her şeyleri bir yere kadar. Varılacak bir yere varıldı mı, iş rahat. İşte, varılacak yere varıp da orada duran kişiye aydın demezler.
Aydın demeye dilim varmıyor. Biliyoruz, şu dünyada, aydın dedikleri başka türlü insanlar var. Bunlar, bizimkiler okur yazarlar. Okur yazardan daha artı bir yönleri yok mu? Olmaz olur mu, o da var. Gidiyorlar okullara, birincisini, ikincisini, sonuncusunu bitiriyorlar. Ellerine kocaman, kapı kadar diplomalarını alıyorlar. İş bitti, diyorlar. Bundan sonra canım cennette diyorlar. Yan gelip yatıyorlar. Bir iş, bir aylık da uyduruyorlar kendilerine. Gel keyfim gel. Doğuda okur yazar az olduğu için, bunlar başımıza çiçek. Bilimden, aydın namusundan bir haberleri var mı, umurumuzda mı, bu kadarı, yaldızlı diplomaları bile cana minnet. İşte bu canımıza minnet dedik diye, onlar da ges ges geriniyorlar.
Bizde din kurumunu, çağımızda bir hurafe yığını haline sokmuşlardır. Bütün geriliğimize bu birinci sebeptir. Batıdan ne geldiyse karşı koymuşlardır. Daha da durmadan karşı koyuyorlar. Batıdan gelen yeniliklerin bu kuruma o kadar dokunur yönleri de yoktur. Ama gelen yeniliklerin birtakım kimselere zararı vardır. Bu zararın önüne geçmek için, o yeniliğe karşı koymak için çareler aranır. Geri tabakalarca en çok tutunan kurum nedir, din kurumudur. Ver elini din kurumu. Ve din kurumunu o hale getirirler ki, artık o kurum onun elinde bir araçtır.
Geri toplumların ülkücüleri de azdır. Aydınları dönektir. Çıkarından başka şeyi zor düşünürler. Ülkücülükleri ciladır. Halka yutturmadır. Savundukları ilkelerden kendilerine azıcık zarar geldiğini gördüklerinde hemen ters yüz edip onun tam karşıtı bir düşünceyi aynı güçle savunurlar. Onun adını da politika koyarlar. Koyu bir dinsizken dindar, işlerine gelince dindarken dinsiz görünürler. Yani, uzun sözün kısası, ne kadar okumuş olurlarsa olsunlar, Avrupa görüp kitaplar devirsinler, çıkarlarından başkasını düşünemezler. Bunlara ileri toplumların aydınları gibi aydın denemez.
"Hayır. Çünkü anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor.Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden iyi biliyorlar ama kötü niyetliler. Bildiklerini okuyorlar.Bu ülkede karar sistemini elinde bulunduranlara hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halk salak ve saf.Halkın salak olduğu bir ülkedeki demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir. Bu yüzden artık ülkeyle bütün bağlarımı kestim. Kimin başbakan olduğunu bile bilmiyorum.Bugünkü serçe yavrusu, başbakandan daha önemli."
129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.