Yalnızca dünyanın en mutsuz insanları sonsuza dek yaşamayı ister, çünkü hayatları boyunca istedikleri şeyi yapamadıklarını düşünürler. Yeterince zamanları olmadığını, hayattan paylarına düşeni alamadıklarını hissederler.
Portren çizildiği zaman nasıl görüneceğine bir başkası karar veriyordu. Seni nasıl görmek istiyorsa öyle çiziyordu. Ama fotoğraf makinesi, düğmesine basıldığında her nasıl görünüyorsan onu yakalıyordu.
İnsan istediği şeye inanmaya çalışsa da bu hiçbir zaman işe yaramıyordu. Sonuç hoşuna gitse de gitmese de, sonunda neye inanacağına beynin ve kalbin karar veriyordu.
“Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişemeyeceğinden korkuyorum.”