Müslüman, elinde bir lamba bulunan bir ev sahibidir. Onun düşmanı da, ister batılı olsun, ister komünistler olsun tıpkı o kurt gibidir. Müslümanı lambası, Kur'an ve islâmdır. O, ancak onun aydınlığında bu evren gecesinde yanını yöresini görebilmekte ve onun ışığımda yaşayabilmektedir. Kurtsa, vahşetin en haşin ve yırtıcı çocuklarından biri olarak hep kış karanlıklarında dolaştığından karanlıkta iş görmeğe gözleri alışıktır. O, ışıkta ådeta kör gibi olur. Karanlıkta ise gözleri âdeta ışıl ışıl yanar. Onun için insanın en büyük silâhı- nın ışık olduğunu bilir. Ve yine onun için gündüzleri pek ortalıkta gözükmez. Karanlık bastırınca ava çıkar. O zaman da elinde lâmba veya bir ışık bulunan bir insan gördü mü ilk iş olarak o ışığı söndürmeğe çalışır. Işığı söndürdü mü işi artık kolaylaşır. Gözü görmez hale gelen hasmını paralar. Artık sürü de sahipsiz kalınca kurdun keyfine diyecek yoktur. İstediğini sırtına vurup alıp götürür.
Yeryüzünün en büyük hüsranı; insanın vahye yabancılaşmasıdır...
Yeryüzünün en büyük yalanı,vahye rağmenci öğretilerdir...
İnsanın en büyük günahı; beşeri tespitleri rabbani tespitlere tercih etmesidir...
Nicelik olarak çoğaldığımız ama nitelikte sınıfta kaldığımız bu çağda müslümanların en temel sorunu kimlik krizidir. Çünkü neci ve nereli olduğumuz değil, kim ve ne olduğumuz önemlidir.
Kimliğini bilmeyen ,bu kimliğin gerektirdiği net çizgileri kavrayamayan bizlere "kimlik kullukla belirginleşir" ve " İslami kimlik kendini İslam'la