Hakan KIZILTAN

Hakan KIZILTAN
@HKiziltan
Öğretmen
Lisans
Antalya
Almanya
6 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
İfade Edilmeyen Duyguların Ağır Bedeli
Ben 21 yıl boyunca çeşitli ABD okullarında okudum ve bu süre içinde kimsenin bana bir kez bile ne hissettiğimi sorduğunu hatırlamıyorum. Duygulara hiç önem verilmiyordu. Değerli olan, makam ve otorite sahibi kişilerin tanımladığı "doğru düşünme biçimi"ydi. Kendimizle bağlantıda olmak yerine "dışa odaklı" olmak yönünde eğitiliyoruz. Hep "zihnimizde" kalmayı ve "başkaları neyi söylememi ve neyi yapmamı doğru bulur?" diye kafa yormayı öğreniyoruz.
Sayfa 53 - Remzi
Reklam
Şiddetsiz iletişimin bileşenleri
Şiddetsiz iletişimin birinci bileşeni değerlendirme yapmadan gözlem yapmak, ikinci bileşeni ise hissettiklerimizi ifade etmektir.
Sayfa 53 - Remzi
İnsan Zekasının Doruk Noktası
Bir zamanlar Hint filozof J. Krishnamurti, değerlendirmeden gözlem yapmanın insan zekasının Doruk noktası olduğunu ifade etmişti. Bunu ilk okuduğum zaman "Ne saçmalık!" düşüncesi zihnimden geçtiğinde, 'bir değerlendirme yaptığımı' fark etmiştim bile. İnsanları ve davranışlarını yargıdan, eleştiriden ya da diğer analiz türlerinden arındırılmış olarak gözlemleyebilmek çoğumuz için zordur.
Sayfa 44 - Remzi

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Dikkatimizi, kendimizin ve diğerlerinin ihtiyaç duyup elde edemedikleri şeyler üzerine değil, yanlışlık derecelerini belirlemeye, analiz etme ve sınıflandırmaya odaklarız. Dolayısıyla, eşim ona verdiğim sevgiden daha fazlasını istiyorsa sevgiye "muhtaç" ve "bağımlı"dır. Ama eğer ben O'nun verdiği sevgiden daha fazlasını istiyorsam, o zaman O, "ilgisiz" ve "duyarsız" olur. Eğer meslektaşlarım ayrıntıları benden daha fazla önemsiyorsa "fazla seçici" ve "mükemmeliyetçi"dir. Diğer yandan, eğer ben ayrıntıları ondan daha fazla önemsiyorsam, o zaman o, "dikkatsiz" ve "dağınık" olur.
Sayfa 32 - Remzi
Mevlana şöyle yazmış: "Doğru ile yanlışın ötesinde bir yer var. Orada buluşalım." Hayata yabancılaştıran iletişim ise, bizi, doğruluğun ve yanlışlığın ne olduğuyla ilgili bir düşünce dünyasına, yani yargılar dünyasına hapseder. Böyle bir dil insanları ve onların yaptıklarını sınıflandıran, iki zıt gruba ayran sözcüklerle doludur. Bu dili kullandığımızda diğer insanları ve onların davranışlarını yargılar, zihnimizi, kimin iyi kimin kötü, kimin normal kimin anormal, kimin sorumlu kimin sorumsuz, kimin zeki kimin cahil olduğu gibi sorularla meşgul ederiz.
Sayfa 32 - Remzi
Reklam
Reklam
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.