Şimdi okumak için elinde vakti olanlara avazım çıktığı kadar sesleniyorum: Ey Allah'ın kulları okuyun... Şu üstünüze çöken, şu bizi boğan, şu birbirimize küfrettiren, kurşun sıktıran, şu bombaların patladığı, şu insanların solgun yapraklar gibi caddelere döküldüğü, şu enflasyon paraları ile kurşunlanan vitrinlerden, şu insanları koltuklarına mihlayan televizyondan, şu yaşamayı işkence haline getiren zam haberlerinden, şu anarşi bültenlerinden kurtulmak istemez misiniz? Kitaplara dönün, okurum diye aldığınız, masanızın üzerine bıraktığınız kitaplara dönün. Kütüphanenizin raflarında unuttuğunuz kitaplara dönün. Barış için kitaplara dönün. Oh dünya varmış!.. diyebilmek için kitaplarınıza dönün.
Bakın, dünyada gül yetiştiren adamlar da varmış...
Sanat etkin bir silahtır. Hakkın galip gelmesi için, hakkın emrinde sanatçılar gerekir. Hakkın emrinde sanat ve edebiyata sahip olduğu gün toplumumuz kurtuluş yolunu bulmuş olacaktır...
"Televizyon, modern insanlığın bağlı olduğu esaret zinciridir. Anahtarı da, yegane gayesi insanlığı kötüleştirmek olan 'modern enformasyon seçkinlerinin' elinde bulunuyor."
Alabora olmuş bir toplumda yaşıyoruz. Kasırganın önünde bir dünya. Aralıksız bombalanan bir Türkiye... Vukuatın arkası kesilmiyor. Kimileri bir şeyleri kurtarmak, kimileri de yıkılmayan bir şeyler kalmışsa onu da yıkmak için kesintisiz bir çaba içerisinde. Şu kadar zaman olmuş günlük yazıyoruz. Üzerimize çöken kâbustan başımızı çıkartıp bir bakamamışız. Fırtınanın önünde savrulanları kollayalım derken evimizin bahçesinde tazecik yetişen gül fidanlarını unutmuşuz.