Yangın karanlığı. O kadar gürültü, uğultu, çığlık geliyor ki ormandan. Yüz kilometre öteden duyulur dersin. … Bir orman yangınında bulunup da ağaçların canlanarak, ateşin önünden can havliyle çığlık atarak kaçıştıklarına inanmayan bulunmaz.
Her şeyi gördüm de, türlü türlü ağlayanları, sevda için, keder için, ölüm için ağlayanları gördüm de, umudun insanları ağlattığını ne görmüşlüğüm, ne de duymuşluğum vardır.
Onlar, yaşadıkları sürece, bir kuytuda bitmiş som mavi bir çiçeğe dokunmaya kıyamadan, gözleriyle olsun bir kezcik hiç okşamışlar mıdır, iliklerine kadar sevinçten titreyip, iliklerine kadar mavi sevince kesmişler midir?
Bir yağmur yeli sonrası, inen iri damlalar dünyayı toprak kokusuna boğmuşken, içleri pır pır ederek, derin derin bu dünyanın güzel kokusunu ciğerlerinin köküne kadar içlerine çekmiş, şu dünyaya, doğacak güne, toprağı yaran filize, açtı açacak tomurcuğa, bir çocuğun kapıp koyverdiği gülüşüne hayran kalmış, yaşamaya bir kez minnet duymuş, çok şükür dünyaya gelişimize, demişler midir?