Yaşadığı dünyayı iyi tanımıştı. Mesafeli ve maddiyatçı bir bakış açısı vardı. Ona göre dünya vahşi ve acımasız bir yerdi; sıcaklığın, şefkatin, sevginin ruhun tatlı pırıltısından uzaktı.
Günden geriye kalan gri ışık da ancak saat üçe kadar dayanabildi. Onun da solmasıyla Kutup gecesinin kara perdesi bu yalnız ve sessiz diyarın üstüne iniverdi.
Toprak da ıssızdı; cansız, hareketsiz, öylesine yalnız ve soğuktu ki ruhunda kedere bile yer yoktu. İçindeki bir şeyler kahkayı andırsa da kederden beter bir kahkahaydı bu.