Zeynep

Beni en güzel günümde Sebepsiz bir keder alır. Bütün ömrümün beynimde Acı bir tortusu kalır. Anlıyamam kederimi, Bir ateş yakar derimi, İçim dar bulur yerimi, Gönlüm dağlarda bunalır. Ne kış, ne yazı isterim, Ne bir dost yüzü isterim, Hafif bir sızı isterim, Ağrılar, sancılar gelir. Yanıma düşer kollarım, Görünmez olur yollarım, En sevgili emellerim Önüme ölü serilir... Ne bir dost, ne bir sevgili, Dünyadan uzak bir deli... Beni sarar melankoli: Kafamın içersi ölür.
Reklam
Mutluydum, ancak “mutlu” yetişkinlere özgü bir sözcük. Mutlu olup olmadığını sormazsınız bir çocuğa, çünkü görürsünüz. Ya mutludur ya değildir. Yetişkinler mutluluktan söz ederler, çünkü değildirler. Bu konuda konuşmak, rüzgârı yakalamaya çalışmak gibi bir şeydir. Bırakın her yanınızda essin, çok daha kolay değil mi? Filozoflarla yolum tam da burada ayrılıyor zaten. Tutkulu şeylerden söz ederler ama içlerinde tutku yoktur. Bir filozofla tutku hakkında hiç konuşmamalı.
”Eylemlerimizle sorumluluklarımızın çeliştiği noktada ihtiyaç duyduğumuz psikolojik yanılsamaya, ahlak deriz. Ekmek alıp eve gitmekle, ekmek çalıp eve gitmek arasındaki fark gibi düşün.”