Martı Jonathan Livington, yediden yetmişe her yaştaki okurlara hitap eden, akıcı ve sade bir dille yazılmış, verilmek istenen mesajın özünün rahatça kavranabildiği harikulade bir kişisel gelişim kitabı.
Kitabın yazarı Richard Bach, bir martının hayatı boyunca balıkçı teknelerinin etrafında uçarak karnını doyurmaya çalışmasını veya sadece avlanmak için açık deniz üzerinde uçmayı kabul etmemesini; potansiyellerini farkına varmak ve yapabildiğinin en iyisini yapmak amacıyla, defalarca kez başaramamasına rağmen yılmadan tekrar tekrar deneyerek tarihe adını yazdırdığını misal göstererek insanlara ders niteliğinde bir yapıt bırakmış.
Kitabın özüne inecek olursak anlatılmak istenen en temel düşünce olarak; sınırların aşılabilmesi için, önce sınırları belirleyen rakamlara aldırış etmemek ve iyinin, mükemmelin sınırları olmadığını farkına varmak gerektiğini savunuyor fablımız.
Çıkarmamız gereken derslere bakacak olursak ilk olarak şunu söyleyebilirim. Kişi her ne kadar çevredeki bireyler tarafından dışlansa da asla amacından vazgeçmemeli ve ne yaptığını iyi bilerek sevgiyle yolunda ilerlemeli.
Kitabın okurlara anlatmak istediği diğer önemli husus ise batıl inançların, geleneklerin, hurafelerin ve cehaletin gelişim üzerindeki en büyük engel olduğu yönünde.
İnceleme yazımı bitirirken yapıtın beni en çok etkileyen ve zihnime mıhlanmışçasına kazının şu cümlesini eklemekten övünç duyacağım.
"Düşüncelerinizin zincirinden kurtulun, bedenlerinizin zincirlerini kırın..."