Birlikte hiç resim çektirmemiştik. Bir sürü şey gibi bunu da yapamadık nedense;biir türlü olmadı. Birr konuşma, durmadan bir şeylerle uğraşma... Neden koşuyorduk, acelemiz neydi?
"Haklısınız albayım." Oturdu. "Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım. Canım, bugün üzgün görünüyorsun,' demek istemiyorum. ‘İstemiyorsan buluşmayalım,' dedi geçen gün. Buyrun bakalım. Ben de çekilmez huysuzluklar etmiştim ;bu sonuca katlanmalıydın . Ben ne yaptım?
"Bir zamamlar seni sevmiştim. Ve sevgiyi senin suretinde yaratmıştım " boşta kalan elini göğüsüne götürdü :"bu kalbin, birinş sevmeğe ihtiyacı vardı. Ve sen bunu anlamadın. Ve bana eziyet ettin. Ve eziyet ettiğini bilmedin. Göz yaşımı silmedin."