İşte en kafa karıştırıcı olay da buydu. Kimsenin onu davet etmeye tenezzül etmediği o çaresiz açlık günlerini hatırladı. Asıl açlıktan gözlerinin karardığı ve midesine lokma girmediği için bir deri bir kemik kaldığı o günlerde davet edilmeye ihtiyacı vardı. Çelişki tam da buradaydı. Yemek istediği vakit kimse ona lokma vermiyordu ama dilediği takdirde yüz binlerce yemek satın alabilecek durumdayken ve iştahı da giderek azalırken sağdan soldan yemek davetleri dayatılıyordu ona. Nasıl oluyordu bu iş? .... Değişmemişti ki o...
"Fırtınalar, sis, kar zaman zaman canını sıkabilir. O vakit senden önce bunları yaşamış olan insanları düşün: Diğerlerinin başardığını her zaman sen de başarabilirsin."
"Kimsenin beni kovamayacağı bir yere gitmek istiyorum. Yaşamanın herkese açık olduğu bir yere. Giyim kuşama gelince zavallı bedenime ne uyarsa onu giyerim."