Kaldı ki resmî kimliği olmayan ben, neden bir
savcının rolünü üstleneyim ki: Ben savunmayı tercih ediyorum. İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.”
Şişman ve iriyarı adam birdenbire bitkin ve öfkeli bir yüzle gıcırdayan basamaklardan indi. Elinde bir mektup vardı. Zar zor anlaşılır sesiyle personel şefine, “Herkesi geri çağırın!” dedi. “Herkesi geri çağırın, aramaya gerek yok. Karım beni terk etmiş.”
İki âşık yatıştığı zaman, birbirlerinin
varlığına alıştıkları zaman, çok ortalama, çok
sıradan görünürler. Önceki görüntülerinin tam
tersi. O zaman melektiler; şimdi yalnızca
şeytanın müritleri gibi görünüyorlar. Düşersin,
sıradan düzeyine inersin.
Cehennemin en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.
Langdon bu sözlerin ne anlama geldiğini şimdi
çok net anlıyordu: Tehlikeli zamanlarda,
harekete geçmemekten daha büyük bir günah
yoktur.
Sienna, Amerikalı profesöre bakarken, alışkın
olmadığı bir hisse kapıldığını fark etti. Aniden
parmaklarının ucuna yükseldi ve onu
dudaklarından öptü. Daha sonra, ıslak gözlerle
kendini geri çekti. "Seni özleyeceğim," diye
fısıldadı.
Langdon şefkatle gülümseyip kollarını ona
doladı. "Ben de seni özleyeceğim."
"Sienna, kaçmak istediğini biliyorum; ama
sana izin vermeyeceğim. Er ya da geç, birisine
güvenmeye başlaman gerek."
"Yapamam..." Ağlıyordu. "Bunun nasıl
yapıldığını bildiğimi sanmıyorum."
Langdon ona daha sıkı sarıldı. "Yavaş yavaş
başlarsın. O ilk küçük adımı at. Bana güven."
İnsan
türü, bazı Pasifik adalarında ortaya çıkan ve kendi ekosistemini tüketip, sonunda kendi de
tükeninceye kadar denetim dışı çoğalan
tavşanlar gibiydi.
Bertrand Zobrist bizi kurtarmak gayesiyle...
türümüzü yeniden tasarladı ve bizleri daha az
verimli bir nüfus haline getirdi.
Gözlerinde biriken yeni yaşları elleriyle sildi. Vebanın ölümcüllüğüyle kıyaslandığında, bu yaklaşımm daha merhametli olduğunu itiraf etmek zorundayım. Hastaneler hasta ve ölmek üzere olan insanlarla dolup taşmayacak; sokaklarda çürüyen cesetler olmayacak; sevdiklerinin arkasından ağlayan hayatta kalmış kişiler olmayacak, insanlar sadece eskisi kadar çok çocuk yapmayacaklar.
Nüfus eğrisi tersine dönünceye ve toplam sayımız azalmaya başlayıncaya kadar doğum oranının sabit artışında bir düşüş olacak." Durdu. "Bunun sonucu salgın hastalıktan çok daha etkili; sayımızı azaltarak nüfus artışı grafiğinde geçici bir alçalmaya sebep oluyor.
Sonunda konuşabilen Langdon, "Biraz bekle,"
diyerek sözünü kesti. "Eğer bu virüs dünyadaki herkesi kısırlaştırıyorsa, yeni nesil olmayacak ve insan türü de şu andan itibaren yok olmaya
başlayacak demektir."
"Peki bize ne yapıyor?" diyerek sorusunu
yineledi.
Sienna bir süre sessiz kaldı. "Virüsün insan
v ü c u d u n u . . . kısırlaştırma özelliği var."
Huzursuzca yerinde kıpırdandı. "Bertrand
kısırlık salgını hazırlamıştı."
Virüsü başkalarına
geçiren bu habersiz suç ortakları, gezegene
orman yangını gibi yayılacak olan hastalığı
bulaştırmaya başladılar. Artık virüs, dünya
nüfusuna yayılmaya başlamıştır. Sana, bana... ve herkese."
"Tıptaki sıralandırma can sıkıcı bir işlemdir. Eğer çocuğu kangren olmaktan kurtaran bir doktor değilse... üç yaşındaki çocuğun bacağını kesen kişi korkunç bir canavardır. Bazen tek seçenek kötünün iyisidir." Gözleri yeniden yaşlarla dolmaya başlamıştı.
Sienna, "Çocukluğum boyunca dünyayı
kurtarmak istedim," dedi. "Ve bana tek
söylenen, 'Dünyayı sen kurtaramazsın, o yüzden bunu yapmaya çalışarak kendi mutluluğunu engelleme,' oldu." Gözyaşlarına hâkim olmaya çalışarak sustu. "Sonra Bertrand'la tanıştım. Bana dünyayı kurtarmanın mümkün olduğunu
anlatmakla kalmayıp, bunu yapmanın ahlâki bir zorunluluk olduğunu söyleyen yakışıklı, zeki bir adamdı. Beni, onun gibi düşünen aydınlarla, hayret verici yetenekleri ve zekâsı olan insanlarla... geleceği değiştirebilecek kişilerle tanıştırdı. Hayatımda ilk defa kendimi yalnız hissetmiyordum Robert."
Ebola virüsü, kanın pıhtılaşma özelliğini
bozarak durdurulmaz bir kanamaya neden
oluyordu. Hanta virüsü ciğerlerin iflas etmesine neden oluyordu. Onkovirüsleri kansere neden oluyorlardı. Ve HIV virüsü bağışıklık sistemine saldırarak AIDS hastalığına neden oluyordu.
HIV virüsü havadan bulaşıyor olsa soyumuzun tükeneceği tıp dünyasında bir sır değildi.
Peki, Zobrist'in virüsü ne yapıyor?
Langdon, "Bu salgın yayılmaya başlayalı bir
hafta olduysa, insanlar neden ölmüyor?" diye
tekrar etti.
Sienna yavaşça ona döndü. "Çünkü..." diye
başladı; ama kelimeler boğazına takıldı.
"Bertrand bir salgın hastalık üretmemişti."
Gözleri yeniden yaşlarla doldu. "Çok daha
tehlikeli bir şey üretmişti.