Herkes kendisini ifade etmek için kelimeleri kullanıyordu. Ben hariç. Ve eminim ki tüm bu insanlar kelimelerin gücünün farkında değildi. Oysa ben farkındaydım.
Duygular yönlendirilemez ki, o an işimize geldiği gibi takılıp çıkarılabilen şeyler değildir onlar, hele hele, yaşımız dolayısıyla, el değmemiş, özgür bir yüreğe sahipsek.
Ne desem, nasıl anlatsam bir yerlerde kelimelerim mutlaka yetersiz kalacak, biliyorum.Şuana kadar okuduğum en güzel kitaplar arasında ilk 3'e girdi. Ah Feride sen benim hafızama öyle bir kazındın ki seni hiç unutmayacağım. En çok inadın nasıl da ben.Rasim Özdenören'in Gül Yetiştiren Adam kitabındaki gül yetiştiren amcayı da hiç unutmamıştım. Şimdi yanına Feride'yi de aldım.
İlk başta diziyi izlediğim için hemen hemen aynı olur diye başladım okumaya ama tam tersi hiçbir şekilde diziyle alakası yoktu. Çok açık söylüyorum diziden de bin kat daha güzeldi.
Yazar olayları o kadar güzel sıraya düzmüş ki olaylar ardı ardına çok akıcı bir şekilde geldi, gitti.Açıkcası kitabın kalınlığı da gözümü korkutmuyor değildi fakat ben okumaya başladıktan sonra o korku hemen geçti.Çünkü bir oturuşta 200 sayfa bile okuduğum oldu.
Olaylara geçeyim her detaya girmeyeceğim.Canım Feridemin annesinin vefatı üzerine babası Ferideyi yatılı bir Fransız okuluna bırakır ve Feride çok başarılı bir öğrencidir. Hafta sonları Besime teyzesi gile gider. İleriki yaşlarda Besime teyzesinin oğlu Kamranla nişanlanır fakat Kamran'ın bir başkasıyla birlikte olması üzerine Feride şehri terk eder.Yurt dışlarında öğretmenlik yapmaya başlar fakat çok güzel bir kadın olduğu için her yerde sorunlar peşini bırakmaz.
Kitabın sonu hiç beklemediğim bir sekilde bitti. Yazar sonu oraya o kadar muhteşem bağlamış ki hem şok oldum hem hayran kaldım.Siz de kesin ama kesin alın Feride'nin yaşam öyküsüne şahit olun. Ben Feride yanımdaymış gibi hissederek okudum.
Şiddetle tavsiye ederim, keyifle ve kitapla kalın