''... günümüz insanı ümidini çok kolay yitiriyor. İmkânsızlıklar içerisinde verilen istiklal mücadelemiz, içinde yaşadığımız yılgın tüketim toplumuna bu kadar kolay umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini hatırlatmalı. Ne kadar 'namüsait bir mahiyette tezahür' ederse etsin, Mustafa Kemal'in 'içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin' sözlerini unutmamalı.
Ve kendisine sormalı: İlk olumsuzlukta duçar olan ve en şanssız neslin kendimiz olduğunu düşünen bizler, 16 Mayıs 1919'da Bandırma vapuruna biner miydik?
Orduları darmadağın olmuş, toprakları işgal edilmiş, halkı bitap düşmüş bir imparatorluğa son bir nefes verebilmek için başarılarla dolu bir kariyeri riske eder miydik? Apoletlerimizi feda edip yapayalnız bir mücadeleye girişmeye cüret edebilir miydik? Bugün patronlarına bile itiraz edemeyen bizler, bizzat padişaha ve halifeye baş kaldırabilir miydik?
Yoksa fildişi kulelerimizden söylenmeye devam eder ve ataletin kollarına mı atılırdık? Hiçbir şeyin değişmeyeceğine ve kahramanlık hikâyelerinin masallara özgü olduğuna kanaat getirip İstanbul basınına layık bir karamsarlığın konforuna mı sığınırdık?''
Kadınlar günü; kadınlar için hediye alma günü değil, kanlı bir direnişin günüdür. Sermaye merkezli dünya kadınlar gününü tüketim günü olarak adlandırıp günün değerini yitirmiştir. Kadınlar günü: kadınların en temel haklarını kazanmak için meydanlarda çarpıştıkları gündür: yakılmaktan, k*tledilmekten, hapsedilmekten, açlıktan korkmayan gelenek ve