Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Filiz Genç İpek

Filiz Genç İpek
@Kitapsever57
17 Yaşından bu yana STK’larda yer aldım. Son 20 yıldır kadın ve çocuklar için gönüllü olarak çalışıyorum.Emekliyim. Üç ayrı kitap kulübünde Ayda birer kez okuduğum kitapları tartışıyorum. Evliyim, anneyim.Hayvanseverim.
"Haklısın da o boduru asmak da çok soğukkanlı bir eylem ol­mayacak mı sence?"
Sayfa 373 - SEL Yayıncılık, 212, ISBN: ISBN 978-975-570-215-5Kitabı okudu
Reklam
Çocuklar, anne ve babalarının yanlarında hiç olmadığı ya da sık sık evden ayrılıp geri döndüğü durumlarda, anne ve babalarının kim olduklarını bilmeden düzensiz bir ev ortamında büyüdükleri durumlarda ve anne ya da babalarının onları başka-larının bakımına teslim ettikleri durumlarda yoğun bir duygusal güvensizlik yaşarlar. . .
Sayfa 365 - SEL Yayıncılık, 212, ISBN: ISBN 978-975-570-215-5Kitabı okudu
insanların düş gü­ cü bir kez harekete geçmeye görsün, onun kapılarını kapalı tuta­ cak en sağlam kilit bile kırılıverir, çeşit çeşit korku içeri doluşur­du.
Sayfa 107 - SEL Yayıncılık, 212, ISBN: ISBN 978-975-570-215-5Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Evet, buranın durumu yüz kızartıcı. Ama pullarımız var, değil mi? Onları yapıştırınca da mektuplar üze­ rinde yazılı olan adreslere gidiyorlar, değil mi? Hem postanenin girişi kötü, oradan da bana ne. Benim oturduğum yer gerçekten güzel. Küçük bölmemde, sallanan sandalyem, güzel bir odun so­ bası, kahve yapmak için su ısıtıcısı ve okuyacak bir sürü şey var."
Sayfa 85 - SEL Yayıncılık, 212, ISBN: ISBN 978-975-570-215-5Kitabı okudu
Baba, Ben senin yokluğunda doğmuş olan, kalbinin üstünde resmini taşıdığın ama yine de senden uzakta büyümüş olan kızınım . Uzakta mı? Aslında bizi birbirimizden birkaç kilometrelik nefis bir sahil yolu ayırıyordu ama aramızda lanet olası bir sınır, kin ve an­ layışsızlık duvarı yükselmişti. Bir de hayal gücünün yokluğu... Ben doğınadan önce, sen ve annem savaşa ve kine karşı baş­ kaldırmıştınız. Savaş çok güçlü görünüyordu ama sonunda annem ve senin gibiler direndiler ve kazandılar. Hayatta her zaman bir yol bulunur, mecrasından çıkınış kendine bir başka yol yapan ne­ hirler gibi.
Sayfa 143 - Yapı Kredi Yayınları, 6. baskı Ocak 1998Kitabı okudu
Reklam
Eşyalar değerlerini en çok ta bizden uzak yaşamalarından alıyorlar. Onlara yüklediğimiz anlam neye dönüştüyse o olarak kalıyorlar.
Sayfa 141 - Artemis, Mart 2013Kitabı okudu
… Laz Salih Amca da sanıyor ki biz solcuların kıçı kalın. Vallâhi ken­dim şahit oldum, yeryüzünden sorumlu bir tanrı olsaydı, sırf verdiğimiz emekten ötürü birkaç devrimi nasip ederdi. İstanbul'da az mı çalıştık ? Gecekondularda, üniversitelerde, sendikalarda dünyanın işini gördük. Hepsi boşa! Şimdi sanılı­yor ki, biz kantinlere çöküp, durmadan Bafra, Birinci içtik. Evet Bafra, Birinci içtik ama yirmi beş saat de ayaktaydık. Fakat Halil, insan biraz verimli toprakta doğacak. Doğduğun yerin doğasında olacak. Devrimci dediğin tanrı değil ki. Ol de­ yince olmuyor. Hem zaten o tanrı da olmayacağa ol demiyor. Değil mi?" Bilmiyorum” deyip, havasını bozmak istemedim. İşin aslı bilmiyordum. Devam etti, "Anadolu dedik dedik, çöle saplandık Halkı mı abarttık, yoksa kendimizi mi bilmiyorum! Fakat, Halil, biz denizin mavisini yanlış anladık. Sandık ki, masmavi deniz, Mustafa'nın gözleri gibi, bizi düze çıkaracak. Ben kendim, güya deniz çocuğuyum, denizin mavisinin ne an­lama geldiğini yıllar sonra öğrendim: Çöl demekmiş!
Sayfa 415 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
… Çünkü doktorlar hastalarıyla, başta ruhi ortaklık olmak üzere bir sürü ortaklık kurmak zorundalar. Doktorla hasta, ortaklaşabildikleri zaman mutlu olurlar. Bu mutluluk hastanın iyileşmesi, doktorunsa birinin iyileşmesine katkı sunmuş olmasıdır. Mesela, kendinizi Beyaz Mendil'de düşü­ nün ve sizin masamza ben bakıyor olayım. Eğer istemezsem o masayı size cehennem ederim; çünkü biz hizmetkar siz de efendi değilsiniz. Mutlu olmak için bana gelmiş bir hastasınız ve doktorunuzu kızdırdığınız sürece tedavi olamazsınız.
Sayfa 392 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
Köpüğü üstünde bir denizin martısı olmak; o martının gagasından damlayan bir damla tuzlu suyun ağır çekimde, denize, hüzne düşmesini seyretmek gibi bir şey. De­ nize karışmak, denizine karışmak. Bir damlanın nezaketi ve marifetiyle; okyanusun her hangi bir parçası olmak.
Sayfa 222 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
…yolum İstanbul'a düşerse en çok camileri gezmek isterim. (İlyas, devrimi yapamadığına değil terk ettiğine yandığı şehir­ de merak ettiğim ilk şeyin camiler olduğunu duysa kızar mıydı? İlyas bu, sağı solu belli olmaz, kızar da sevinir de.) Yeni yapılanların hiçbir özelliği yok. Yeni demişken, Koca Tepe Camii'ni de gördüm, sanki alt katına market açmak için yapıl­ mış. Camilerle kiliseler arasındaki en büyük fark nedir dense, önce bakımlılık sonra sadelik derim. Nedense camiler dükkanlarla iç içeler. Kiliseler öyle değil, kiliseler ticaretten uzak duruyorlar. Mesela kilisede konser ve tiyatro salonu gör­ düğümü hatırlıyorum. İlginç. Yine de oralar, bence, insanın kendini rahat ve büyük değil, huzurlu ve küçük hissettiği yer­ ler. Her şey neyse de, kapısında dilencinin olduğu bir yapının içinde nasıl huzur bulunuyor anlayabilmiş değilim. Bana çok bencilce hatta hastalıklı geliyor.
Sayfa 2153 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
Reklam
“Hitler niye intihar etti Semsi?" …”Korkaktı çünkü. Yazdığım okuyamayacak, konuştuğunu dinleyemeyecek, oynadığını seyredemeyecek kadar korkaktı. İçinden boktan başka bir şeyin çıkmayacağını biliyordu. Korkak insan, gözlerimizin içine bakarak 'entschuldigung’ , diyebi­lir mi? Hem bunun ne önemi var. Kırılan pencere camı, yırtılan ayakkabı burnumuydu ki bir özür yetsin. Dünya, milyonlarca insan darmadağın olmuştu.Sustu. Sanki yutkunamadığı şey boğazına değil kalbine takılmış gibi elini göğsüne bastırdı. "Şuramda bir ateşle yaşadım: Kalbini gösterdi. " Ne yakan, ne ısıtan, ne yanan, ne sönen bir ateş. Bazen buz gibi. Ateş buz gibi olur mu Semsi? Bazen orman yangını gibi, sanki içimde ateş denizi var. Tenime değen yerleri yakıyor. Hiç korkudan vücuduna dokunamadığın oldu mu? Anna'nın iki yaşındaki oğlu, bir bombalama sırasında çöken duvarın altında kaldı. Hiç ezilmiş çocuk gördün mü Semsi? Anna'yı cenazeden uzak tutmak için nasıl uğraştığımı, Anna'nın delirmiş vücudunu kollarımda yaralı bir yılan gibi hissettiğimi şimdi bile şu kolla­rımda duyabiliyorum.”
Sayfa 73 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
Halil, mein lieber, ben savaş görmüş kadınım. Savaş görüp, genç kalabilen var mı? 55
Sayfa 55 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
Halil, savaş sadece insanları değil, renkleri de öldürüyor. Hiçbir şeyi renginde görmüyorsun. Her taraf gri; ve hatta bazen kapkaranlık. …Almanya'yı mein lieber, erkekler yıktı. Biz kadınlar, işte şu ellerimizle yeniden yaptık. Dünyayı, mein lieber, erkeklerin pazıları değil, biz kadınların avuç içleri kurdu.
Sayfa 67 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
Beni sevdiğini hiç hatırlamıyorum. Bir kez olsun yüzüme sevgiyle baktığını, babalık yaptığını da hatırlamıyorum. Brigitt'in de babası vardı. Hiç benim babama benzemiyordu. Benim babam, en başta, babaya benzemiyordu. Bana, kardeşlerime bakışı, dünyaya dair herhangi bir şeye bakmak gibiydi. Doğmamız, onun değil, ona göre, dünyanın marifetiydi. Evlenirsin; nor­ mal. Çocukların olur, bu da normal. Bunlar üzerinde düşünü­ lecek meseleler değildi. Çocuk ·dediğin doğduğu gibi, büyürdü de. Bahçedeki bostan ne kadar ilgi isterse çocuk da o kadar ilgi isterdi. Her şeyden önce erkektim: Korkmamam, ağlama­ mam, gülmemem, sevinmemem gerekiyordu.
Sayfa 43 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
Hiç çıplak cümle gördünüz mü? Kayısı ağacının, misal, yaprağında, kökünde kayısı var mıdır? Hayır ama o, meyvesi olsun olmasın, kayısı ağacıdır. Cümlelerimiz de öyle. Biz mey­ veye değil, ağaca kanarız. Adem elma meyvesine değil, elma ağacına kandı. Hem ayıbımızı incir mi incir yaprağı mı örttü?
Sayfa 24 - Ayrıntı yayınları, 1. Baskı, İstanbul 2015Kitabı okudu
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.