Her türlü kötülük Mustafa Kemal'in makyavelistliğinden gelmiştir. Yunanlıları, Fransızları ve İtalyanları Kürtlerin kitlesel yardımı sayesinde yenmişti. Böylece İngiltere'yi kendisiyle antlaşma yapmaya zorlamıştı. Atatürk sözlü olarak, yardım etmeleri durumunda Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti çerçevesinde tam bir özerklik vereceğine söz vermişti. Ama 1923 yılında Sevr Antlaşması'nın yerine Lozan Antlaşması'nı koydurduktan sonra sırtını çevirdi ve Kürtlerin özerklik isteklerine karşı açık açık düşmanca tavır takındı. Onca değerli "Türkiye Türk ve Kürt halklarına aittir" sloganı hemen unutuldu... Kurtuluş Savaşı sırasında ordunun ve Kürtlerin kahramanlıklarından sözeden, TBMM'de bile dinlenilen plaklar yasaklandı ve toplatıldı. Meclis önce feshedildi, hemen ardından yeni kabineye Kürt bölgeleri için Türk milletvekilleri seçildi. Kürt medreseleri kapatıldı ve birçok eski Kürt milletvekili tutuklandı, askeri mahkemelerde yargılandı. Ankara'daki merkezi iktidarın eli Kürt bölgelerinde gitgide ağırlaştı. Savaş öncesindeki Jöntürkler'in Panturanci düşüncelerine bu dönüş, yurtseverleri, nüfuzlu kişileri ve özellikle Mustafa Kemal'le çok yakın işbirliği içinde olanları alarma geçirdi. Bu yıkıcı siyasetin yolunu tıkayacak bir Kürt direniş örgütü kaçınılmazdı.