Presume not on thy heart when mine is slain;
Thou gav'st me thine, not to give back again.
(Gönlüne bel bağlama gönlümü yok edersen,
Geri almak yok diye onu verdin bana sen.)
Sayfa 22 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Shall I compare thee to a summer's day?
Thou art more lovely and more temperate.
(Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın.)
Sayfa 18 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
But from thine eyes my knowledge I derive,
And, constant stars, in them I read such art.
(Senin gözlerindedir bildiğim her ne varsa,
O değişmez yıldızlar kaynağıdır sanatın.)
Sayfa 14 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Okunmasını tavsiye edeceğim, epey hoşuma giden bir kitap. Üstünde düşünülecek cümleleri ve savları var. Uzun tümceler okumayı biraz yavaşlatabilir ancak fikrimce zaman ayrılmasına değiyor.
Kitabın olay örgüsü gündelik yaşamı fazlasıyla sıradan olan Oran kentini hayrete düşürecek bir vaka ile başlar: bir fare istilası. Fareler kontrolsüz
Ağlayan yaşlı adamın şu dakika ne hissettiğini Rieux biliyordu ve Grand gibi kendisi de sevgisiz bir dünyanın ölü bir dünya gibi olduğunu ve bir an gelip insanın hapishanelerden, çalışmadan ve cesaretten usanıp bir varlığın yüzünü ve şefkatle aydınlanmış bir yürek dilediğini biliyordu.
Evet, sürekli olarak içimizde taşıdığımız o boşluk, o belirgin heyecan, mantıksızca geriye dönme ya da zamanın akışını hızlandırma isteği, belleğin o yanan okları; işte buydu sürgün duygusu.
Okuduğum en akıcı polisiyelerden biriydi. Eski bir basım olması, editörün gözünden kaçan imla ile yazım hataları ve benim bunları kalemle düzeltme takıntıma rağmen kitabı okurken zevk aldım. Olayların Doktor Watson’ın bakış açısından verilmesinin ve Sherlock’un onun gözünden ilk defa okur ile tanıştırılmasının yazarın isabetli kararlarından olduğunu düşünüyorum. Ayrıca diyaloglar ile karakterlerin kişiliklerinin canlandırılması konusunda Conan Doyle’u çok başarılı bulduğumu da söylemeliyim. Konuşmaları ve konuşurken sergiledikleri hareketleri ile karakterler kanlı canlı kişiler olarak karşımıza çıkmaktaydı. Beğendiğim bir diğer nokta ise Doktor Watson’ın bakış açısının yetmeyeceği bir noktada yazarın ilahi bakış açısını devreye sokması oldu. Böylelikle işler Sherlock’un çözmeye çalıştığı cinayete varana dek neler yaşandığını da öğrenmiş olduk. Sonrasında tekrar Doktor Watson’ın ağzına geçildi ve onlar için davanın nasıl sonuçlandığı da gösterildi. Burada basın organlarına ve hatta toplumun zihniyetine yönlendirilmiş bir eleştiri de vardı… Okunmasını tavsiye ederim.