Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Kubilay Balkan

Kubilay Balkan
@Kvbilay
Lise
Bursa
Bursa
12 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
232 syf.
·
Puan vermedi
Bilgenin Güncesi: Naval Ravikant
Bilgenin Güncesi: Naval RavikantEric Jorgenson
8.2/10 · 183 okunma
Reklam
Bütün her şeyin son dayanağı olarak vazgeçilmeyecek bir biçimde gerek duyduğumuz koşulsuz zorunluluk, insan aklının gerçek uçurumudur. Ebediliğin kendisi, Haller tarafından betimlendiği gibi, tüm ürkütücü yüceliğiyle, zihnindeki aynı baş döndürücü izlenimi üretmekten uzaktır; çünkü o yalnızca şeylerin süresini ölçer, fakat onları desteklemez. Tüm olanaklı var olanlar arasında kendimiz için en yüksek varlık olarak tasarımladığımız bir varlığın, kendisine, "ebedilikten gelip ebediliğe giderim, benim dışımda, iradem yoluyla olandan başka hiçbir şey yoktur" demesi gerektiği düşüncesini, ne görmezlikten gelebiliriz ne de destekleyebiliriz, - fakat bu ben nereden gelir?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kubilay Balkan
Bir kitabı yarım bıraktı
Kendileriyle Savaşanlar
Kendileriyle SavaşanlarStefan Zweig
8.2/10 · 2.469 okunma
43 syf.
·
Puan vermedi
Savaş Sanatı
Savaş SanatıSun Tzu
7.6/10 · 38,6bin okunma
Reklam
"Eksik olan, " diye yazar, "bir iletişim aracı. Sahip olduğumuz tek şey bile, dil bile buna yeterli değil, ruhu resmedemiyor, bize aktardığı sadece kırık dökük parçalar. Bu yüzden, ne zaman birine içimi açacak olsam dehşete benzer bir duyguya kapılıyorum."
Şüphemin dalgaları her dini boğdu, aştı, Gönlümün yolları gittikçe karanlıklaştı. Bir teselli veremez bilgi denen şu kötürüm, Hele iman ise, o köhne yular, mahz-ı cürüm Su-i kasd eylemeyen aklına iman edemez, Takılıp bir masalın ardına mantık gidemez İşte şu namütenahi denilen varlıklar, Sevdiğim fahişenin bir piçi dersem ne çıkar? Kainatı doğuran kahpe bilir iç yüzünü, Önü zulmet, sonu zulmet, nideyim gündüzünü? Sen takıl da peşine bir sürü ehl-i tarabın, Korkmadan gir kanına hikmetin, aşkın, şarabın!
Doğum nasıl var oluşun başlangıcıysa ölüm de yok oluşun başlangıcıdı.
"Anlamanı beklememiştim zaten. Sana anlayacağın dille anlatayım: Benim için yaşamak; yemek içmek, yatmak kalkmak, sevişmek demek değildir. Ben bu gördüğün bedene hapsolan ruhumu özgürleştirip tüm yeryüzüne dağıttım. Onun için bazen gökyüzünde, bazen bir ağacın yaprağında, bazen bir kuzunun gözlerinde yaşarım. Senin anlayacağın, ben şu yeryüzünde var olan her şeyle bütünleşip onlarda kendimi yaşatmaya çalışan garip bir adamım. Ne bileyim, belki de bir mecnunum. "
Reklam
Varoluşun beyhudeliği, varoluşun sergilendiği tüm formlarda ortaya çıkar:zaman ve uzamın sınırsızlığına karşı her ikisiyle de sınırlanmış bireyin sınırlılığında; gerçekten var olmanın biricik formu olarak şimdinin kısacık bir anında; her şeyin, varlık olmaksızın var olmadaki, bu süregiden oluştaki olumsallığı ve göreliliğinde; bir türlü tatmin edilemeyen sürekli arzuda; yaşamın dayattığı sürekli didinme zorunluluğunun hüsranında. Zamanın ve zamanda var olan herşeyin olumsallığı-ki bunu bizzat zaman meydana getirir-yaşama iradesinin, yani kendinde şey olarak asla yok olmayacak bu iradenin yaşam mücadelesinin beyhudeliğini tezahür ettiği tek formdur. Zaman, kendisi sayesinde elimizdeki her şeyin yok olduğu ve gerçek kıymetini yitirdiği şeydir.
Yeryüzü günden geceye döner; birey ölür; ama güneş ezeli ebedi öğlede aralıksız yanmaya devam eder. Hayat kesinlikle bu yaşama isteğidir; hayatın formu sonsuz şimdidir;bireylerin, ideaların şu fenomenlerinin yani, kısacık düşler gibi zaman içinde nasıl geçip gittikleri hiç önemli değildir.
İşte keşfetiği buydu Schopenhauer'in. "İrade", "içgüdü", "arzu" artık nasıl adlandırısanız, işte o şey temel kuvvettir. Doğum ölüme götürdüğü için ve iki kişi arasındaki faliyetin tek amacı, sonrasında döngüyü tekrarlayacak yavrular üretmek olduğu için, yaşam anlamsızdır. Yaşamın arkasında hiçbir şey yoktur - ne strateji, ne neden, ne amaç. İrade sadece uzam ve zamanın dışında olmakla kalmaz, bu düzeni, bu "görünüşleri" yaratan da odur. O birincildir, kendisinden önceki algıyı önüne katar, kavramlarımızı belirler ve tüm eylemleri buyurur.
Çürüdü memleketin iç yüzü çöktükçe temel, Şimdilik harice karşı yerimiz olsa dahi, Yüzümüz yok bakacak kabrine ecdadımızın Tükürür zannederim çehremize tarihi.
Doğrulup kadehimi kaldırıyorum. "Burada olmak büyük ayrıcalık, " diyorum. Gülümsüyor, ekliyorum :"Hatta sadece olmak büyük ayrıcalık. "
Hücuma erkek olanlar düşünmeden girmiş Kadınlığı siper-i intikama indirmiş Esir olunca kadınlık nikaha bağlanmış, Müzeyyenata da bakmış, tel örgüdür sanmış, Değil mi ya? İpek, altın saadetin temeli? Kadınlığın bu kelepçe içinde kalmış eli. Kadın elindeki kirmiş bir erkeğin dince, Bu kir çıkarmış elinden boşarsa fikrince. Peki, bu halde kadın kim olur tefekkür edin Benim evimde karım şu, esire bir hain! Bir izdivac-ı mussannayla def'-i şehvet için Şu zen muhayyer alınmış senin elinde geçin Hakaret et, boşa, döv, söv, elindedir dizgin, Bu kısrağın damarında fakat siyah bir kin Gezer, durur, uyumaz ha, bütün gece dolaşır Bu intikamı kadınlık damarlarında taşır.
230 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.