Dünyada beşinci bir mevsim olsaydı
adı senin adın olurdu,
havası gözlerine,
akşamları sesine,
rüzgarları nefesine benzerdi
insanlar en çok bu mevsimi severdi..
Seni hükmetmekten zülmetmeye çıkaran bir derinlikte
Kal benimle kış yağmurlarına itimat et
Herkes gökyüzüne şiir yazdı
ben seni görmedim ki bana yardım et
İnsanlar ısrarla şarışın güneşe iltifat ettiler
Belki güneşin rengi sarı değildir bana tarif et
Bütün uçan turnalar beni üzgün yerlerden geçirdi
bu yüzden gönlüm hep üzgün kaldı beni mutlu et
Herkesin baharı koştu tuttu elini
Beni hep kışlar teselli etti
Beklediğim herşey rengini kaybetti
Birgün gözlerime gelde bana merhamet et
Karanlık bir yoldur bu
Üzüntüden omuzları düşmüş bakışlarımın üstüne
Sadelikten ölücek ruhum son bir renk ister
Düşüncelerim bir valiz hazırlar ayaklarım git der
Saat 5 treninde gider zihnim hep bir yerlere
Bazen maviliklere bazen de kendinden uzak heryere
Bir insan neden yola çıkar der o koca dervişler
Belki kendini bulmaya belki de
İçimde ki kurumuş pınarları anarken buluyorum kendimi
Söyleyemediğim sözlerin esiri zihnimde ki ukte
Bir fikirle yaşayamamanın utancı içimde
Nerde kaldı maviye çalınmış anılar
Anılar, anılar hepsi renksiz bir biçim de
Şimdi terk ediyorum bu çok sevdiğim şehri
Yakıyorum hep mutlu olmaya çalıştığım günleri
En sevdiğim yerden kendimi sürgün ediyorum
Bir düş kırıklığını daha çıkarıyorum ellerimden
Sahip çıkılmamış güneşlere bakarak
Ummakla geçen bir satır daha yazıyorum
Feryadımı gömüyorum bu topraklara
Anlaşılmanın vericeği bahtiyarlığı 3 kuruşa satarak
Lanet olsun tüm büyük aşklara
Lanet olsun bizi beklenti içine sokanlara
Acizliğinden bir köşede ağlamayıp
İnsanları bir köşede yakanlara
karşılığı yokmuş anlıyorum herşeye veda ederken
Şimdi ben ne yapıcam anılarıma söverken
Bugünler de ay kapımı çaldı birşey ister gibi
Dili olmaya gururum tenhada ağlar gibi
Ne zaman adını duysa kulaklarım kalbime yalvarır
Ruhum bu acıya dayanamaz, bağırır, çağırır
Umudunu kaybetmiş gözlerim kapanır
Keşkeler boğazımda düğüm düğüm
Neyseler kapımda sıra sıra
Hiç bir iyikim yok ki masamın başında
Nedenler nedensiz bir şekilde cevaplara
Anlamlar bir bir yitiriyorsa kişiliklerini
Köşedeki büfede çok ucuza satılıyorsa iyiliklerimiz
Söylermisin gerçekten biz kimiz?
Beklentiler umutlarımızla vedalaşmışsa
İyi bir adam olmak rafa kalkmışsa
Şiirler ruhun değil gösterişin parçası olmuşsa
Ve ellerin o hatrı sayılır şarkıya varmıyorsa artık
Söylermisin gerçekten biz kimiz?
Duygularım , kayıp bir viranenin yetim koğuşunda kilitli kaldı
Umutlar gelmeyen güzel baharın hüznüne daldı
Yıktı viran eyledi bana ait ne varsa bu beklenti
Tek çözümü bu olsada inanmak istemedi kirpiklerim
Ağlama duraklarında ağlamadım
Yolun sonunda bu hissiyatımı da kaybettim
Bir âna dalıp giden ruhum
Üzüntülü hafif esen doğruluk meltemini
hep yanlış anlaşılmışların vatanında birgün doğru anlaşılmak gibi bir his istedim tanrıdan. şarkılar söylemek isterken buldum kendimi sesi bedbah olan brni ayıplarken soytarı kişilikleriniz.bir gün daha bitti bugünde kazanamadık umarım bu bir şavaştır kaybedilişi anlatan bir öğretici film değil..
Bugünlerde ay kapımı çaldı birşey ister gibi
Dili olmaya gururum tenhada ağlar gibi
Ne zaman adını duysa kulaklarım kalbime yalvarır
Ruhum bu acıya dayanamaz, bağırır, çağırır
Umudunu kaybetmiş gözlerim kapanır
Keşkeler boğazımda düğüm düğüm
Neyseler kapımda sıra sıra
Hiç bir iyikim yok ki masamın başında
Nedenler nedensiz bir şekilde cevaplara
Zaman bütün endişelerimi doğru çıkarma ne olur
Var git kendi yoluna, ruhum yalnızlık illetine yeniden düşmüşken
Ve bedenim kendi halinden üzgünken
Birlikte koşamadığım atlar geliyor aklıma
Çocukken ki sessizlik ve üzüntü
Endişe babadan miras mı kaldı bana
Koca gökyüzü üstüme yıkılırken
Bir umut dedim yıllarca
yıkılmış Görüntün birikti aynalar da