Bu gün içimde yalnızlık var.
Ve de ince bir keder.
Sanki kaybettigim herşeyden de beter.
Ah gönlüm ah! yeter artık yeter.
Nerede o çok mutlu olacağımız günler ?
Nerede yarının içindeki o neşe ?
Bir zamanlar hiç bakmazdım güneşe.
Kaybettiğim günlerden kaldı gitmek.
Gidenler hep mutlu mudur ?
Bunu kalanın mutsuzluğunamı borçludur ?
Oysa ki ne çok isterdim sabah erken uyanmayı.
şiir gözlü bir yare sarılmayı.
Kederli cümlelerin sonunda keşke dememeyi.
Dostlar meclisinde şarkı mırıldanmayı.
Simdi söylediğimiz tek şey; belki bir gün olur.
Umut etmek şu anki mutsuzluğumuzdur.
Keşke demek yitip gitmiş bir umut.
Gel artık nerdesin ey şanlı güneş!!
Gel de aydınlat şu bedbaht dünyamı..
Belki kederimi öldürür o kasvetli ışınların,
Sanki bin yıldır karanlığa esir bakışlarım..
Kızılbey
Bugünler de ay kapımı çaldı birşey ister gibi
Dili olmayan gururum tenhada ağlar gibi
Ne zaman adını duysa kulaklarım kalbime yalvarır
Ruhum bu acıya dayanamaz, bağırır, çağırır
Umudunu kaybetmiş gözlerim kapanır
Keşkeler boğazımda düğüm düğüm
Neyseler kapımda sıra sıra
Hiç bir iyikim yok ki masamın başında
Nedenler nedensiz bir şekilde cevaplara
Herkes düşmesini beklerken o mahcup ayın gökyüzünden
Bir tek ben sığındım sana bedbah adam
O ettiğin dualarının bir karşılığı varmıdır ki?
Ya da hepsinin aynı zamanda olma ihtimali nedir?
Bu sorular denizinde bir kayıkçı ne kadar yol alır?
Bir şansım daha olsa , belki gençliğim cebimde kalır
Tabi yok bizim mevzuatımızda boşa sıkılmış mermiler ve ya sözler
Kovanlar! içi boş kovanlar, her cinayetten sonra ağlayanlar
Bilmem neden alkolü dost bilip,Mehtâba saydıranlar
Hikayem hepsinin içinde ki tek dürtünün ürünü
Bir odaya tıkılı kalmak! hangi akıl hastalığının türü
Kayıp, kayıp gitmeler de bulur muyum seni?
Bir daha Hiç sevmemek, belki de en güzeli.
Zaman bütün endişelerimi doğru çıkarma ne olur
Var git kendi yoluna, ruhum yalnızlık illetine yeniden düşmüşken
Ve bedenim kendi halinden üzgünken
Birlikte koşamadığım atlar geliyor aklıma
Çocukken ki sessizlik ve üzüntü
Endişe babadan mı miras kaldı bana
Koca gökyüzü üstüme yıkılırken
Bir umut dedim yıllarca
Görüntün birikti aynalar da
Yılgın yiğitler kederleriyle ölürler
Vazgeçmeden yenilmek ruhlarını sövüşler
Tamahkar Kumlar ne zamandan beri sefiller
Ve bütün holiganlar önce kendini severler
Varmadım, söz verdiğim gibi riyakarlığa
Binlerce kar yağdı soğuk sevmeyen yurduma
Heyecanlı hikayeler bir bir yenildi monotonluğa
Çok bilmişler teslim oldu iki yüzlü anlamsızlığa
Söyle nerelisin hangi coğrafya senin evin
Yok henüz yenilmedin, keyfini sür sevin
Bu kadar yolu Geçmişi özlemek için mi geldin
Vakur tavrını indir sende bizim memlekettensin
Yılğın yiğitler ölmemek için atlıyorlar uçurumdan
Uçmayı bilmemek acziyet, hemen öl! Korkmadan
Sonra çıkar bir adam sanslısın der utanmadan
Yılgın yiğitler kederleriyle ölürler uçamadan
Ah kalbim!
Bir magara kenarında köhneliği yüceltiyorsun
Seni anıyorken bile yeminlerim çatırdıyor
Gözlerim ise o aydınlığın kölesi değil artık
Her geçen gün karanlığa tapıyor
Ah kalbim!
Binlerce dilek çaputunu kendine urgan yaptın
Sana verilen ihtimallerle arkadaşlık yoluna saptın
Pismanlık! Eski bayat bir yemek gibi karşında
Oysa ki sen hep açtın aslında
Yapma artık kendine şu büyülü ve zor ölümü
Hayattan Bir şeyleri ummak,
kaybetmenin hangi türü ?
Ah kalbim!
Oyunun dışında bir noktaya vardık
Buraya gelmek için ise çok doğru yoldan saptık
Anlaşılan yanlışın ve içselliğin bir şerefi yok
Açlık naraları atsanda , kalbin artık tok
Ah kalbim umarım ,
Umarım ve hayallere dalarım
Gerçekliğin bitkisel hayatı beni öldürmeden önce
Bende rüya gibi bir ömür yaşarım
Ah kalbim umarım, umarım bir gün...
Değişir yönü rüzgarın
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Sonuçta yalnızlığımı seçiyorum
Savruk aranışlarını kalbimin
Aşk ola da bilir olmaya da
Sonuçta kendim kalmayı seçiyorum
Gurbetin yani şu dünyanın kollarında.
Seni hükmetmekten zülmetmeye çıkaran bir derinlikte
Kal benimle kış yağmurlarına itimat et
Herkes gökyüzüne şiir yazdı
ben seni yaşayamadım ki bana yardım et
İnsanlar ısrarla şarışın güneşe iltifat ettiler
Belki güneşin rengi sarı değildir bana tarif et
Bütün uçan turnalar beni üzgün yerlerden geçirdi
bu yüzden gönlüm hep üzgün kaldı beni mutlu et
Herkesin baharı koştu tuttu elini
Beni hep kışlar teselli etti
Beklediğim herşey rengini kaybetti
Birgün gözlerime gelde bana merhamet et
Ömrüm gölgene metiyeler dizmekle geçti
Yine bir akşam üstü ve ben kendime diyorum
sabret, sabret, sabret
Bir umudu ararcasına tutkulu ol
karanlık gecenin urganından çıkar beni
Hep yanımda olmasını istediğim gündüz ol
Bir kaç bahardır umudum yok artık
kuruyan düşlerime hayat ol
Pek çok deniz gördüm
bir kaçında boğuldum hatta
Yüzüme gülmeyen hayat
Başkalarına kahkahalar savurdu
Bir gün sitem etmedi hayallerim
Ama dilim kabullenemedi bedbahtlığımı
Her güzel düşe kanarken
Belki bir gün sen çıkagel diye susmadı
Susmadı vaveylalarım
Günlerden 26 çürümüş ruhumun peşine düş
Ömrümce hep aradım güzelce bir gülüş
Anladım ki bu saatten sonra
yapılan herşey Geçmişe sövüş
Yinede o dağın tepesinde ki son kar tanesi temiz
Malesef içimden de gelmiyor artık serzeniş
Seviş, seviş bize kalan bayat bir kabulleniş
Kalbim binlerce çekiç darbesine maruz kalmış bir maden
Ölüm ise çok hoş bazen
Bulamadık gülüşü güzel bir hatun
Bakışlarına yazıcağımız mısralarımız vardır
Zaman küçük bir çocuğu azarlar gibi azarladı bizi
Had bilmeyenlerin ülkesinde hatsiz biz olduk
Keşke bir savaştan galib çıksaydık oysa ki
Her yenilgide mezarların başında bekleyen biz olduk
Yemin etmiştim bir daha ona şiir yazmıcam diye
Fakat onla yapabiliceğim tek şey
Ona şiir yazmak Ne yazık!
Gerçekleşmeyen duygular insanın içini tek tek ezerken
Bir gün gözlerinin ona denk gelmesi
Ve mutluluğunun sebebinin sen olmaması ne yazık!
Unuturum sanmıştım unutulması gerekenleri
Bir daha beni bulamazlar sanmıştım, saklanmıştım
İçimde ki öfkenin hevesi yok artık içimi dövmeye
Gökyüzünde ki martıları duyamıyorum artık
Söylenecek söylerim inan ki bitti kulaklarımda
Keşke bir ihtimal daha olsa, hayat böyle olmasa
Yitip giden şiirlerime koca bir elveda
Boşa geçen yıllarımın yüzleri hala aklımda
Bize verilen hayatın hakkını veremedik galiba
Yazıcak bir şey de kalmıyor bir süreden sonra
Dingin bir rüzgarda zihnimi ekerken
Çıkagel isterdim seni sürdüğüm kalbimden
sensiz ruhumu yeniden inşa ederken
Otuza varmadan kahkahanı duysaydım yeniden
Bitaba düşmüş bülbüller söyle kimin için öter
Bu diyarlar yepyeşil çayır olsada hep mi? gül ister
Bütün yamurlar, güneş, rüzgar söyle ne için
Tadı tuzu olmayan çorbama biraz hayat katmak için
Yağmurdan sonra ki barış var gözlerimde
Dilimde bir suskunluk doğanın sesini dinle
Kelimelerim hasret gibi sözcükleri gurbete gönderdi
Hasret bile bana hasret oldu. Seni görmediğim için
Dingin bir rüzgar bedenimin üstünde
Bedenim ise fikirlerime diktatörlük peşinde
Başka bir adam olucağım belki bu gidişle
Yinede çok savaştım. Gösterişle ve kibirle
Ruhumun üstüne yağan yağmuru dinle
Ruhumu üst üste yoran kalbimi dinle
Artık sakinlik ve huzur istiyorum seninle..