Ey, siz, kim olursanız olun, yanımda olduğunuz zaman hiç titreşmesin ses telleriniz; devinimsiz gırtlağınız bülbülü bastırmaya kalkışmasın; ve siz de dil aracılığıyla bana ruhunuzu tanıtmayı kesinlikle denemeyin. Hiçbir şeyin bozamayacağı bir dinsel sessizliği koruyun; ellerinizi göğsünüzün üzerinde alçakgönüllülükle kavuşturun, ve aşağı indirin gözkapaklarınızı. Bana yüce gerçeği gösteren gönül gözümün açılmasından sonra, anısı hiç peşimden ayrılmayan o korkunç saatte duyumsadığım acıları, düşünerek bile olsa, yeniden yaşamak gözüpekliğini gösterebilmek için, geceler gündüzler boyunca, nice gözüdoymaz karabasanın gırtlağımı emdiğini söyledim size. Ah ! soğuk dağdan düşen çığı; çorak çölde, yavrularını yitirdiği için sızlanan dişi aslanı; kendi yazgısının gereğini yerine getiren fırtınayı; giyotine gitmeden önce zindanda inleyen mahkûmu; ve, yüzücüler ve kazaya uğrayanlara karşı kazandığı utkuları denizin dalgalarına anlatan yırtıcı ahtapotu dinlediğiniz zaman duydugunuz sesler, bu görkemli sesler, insanın alaylı gülüşünden daha güzel değil midir, söyleyin bana ?