Etkileyici bir kitaptı, ilk 50 sayfası biraz yavaş geçti. Ama sonrası akıcıydı, en azından kitap benim açımdan daha anlaşılır hal aldı. Sınavdan sonra okunacak bir kitap değildi ama okudum artık. 100den sonraki sayfalar bir tık daha çaresizliği hissetdim. Daha da kötüsü yazarın hayatı ile Yozonun hayatının birbirine benzemesi
Empati kurduran, kesinlikle vakit kaybı olmayan kitaplardan olduğu için tam 10 puanlık kitap bence
Artık ne mutluyum, ne de mutsuzum.
Her şey geçip gidiyor.
Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andran sözde "insan" dünyasında tek gerçek şey bu.
Her şey geçip gidiyor.
Ben Tanrı'dan bile korkardım. Tanrı'nın sevgisine değil, gazabına inanırdım. İnanç. Bu yalnızca Tanrı'nın kırbacını yemek üzere mahkemeye çıkıyormuşum gibi bir histi. Cehennemin varlığına inansam da cennet benim için yoktu.
Başkaları tarafından çok sevildim ama görünüşe göre onları sevme yeteneği bende yoktu.(Ya da insanlar aleminde "sevgi" denen şeyin olup olmadığından bile şüphe ettiğimi söyleyebilirim.)
Bir kadının tek bir kelimeyi fısıldayıvermesi, kendilerinden bahsetmek için harcadıkları binlerce ve milyonlarca diğer kelimeden daha fazla sempati uyandırırdı.
Bizi ayıran temel fark ise, benimkinden farklı olarak, onun soytarılığının tamamen bilinçsiz olması ve kendi trajik doğasından tamamen habersiz olması.