Uzun zamandır 1000Kitap'ta paylaşım yapamıyor, okuduğum veya okuyor olduğum kitapları kaydedemiyorum. Sanırım okulun açılmasıyla derslerin verdiği ağırlık, yoğunluk ve yorgunluktan vakit ayıramaz oldum. Neden sonra biraz düşününce, sanki bu uygulama zaman kaybıymış gibi gelmeye başladı artık bana. Öyle olunca da önemsememeye de başladım. Kitap okumayı elbette ihmal etmiyorum ama sanırım 1000Kitap'tan sıkıldım😅 Galiba bu uygulamayı bırakacağım, neden gerçekten bilmiyorum ama içimde bir ses, bırakmamı söylüyor. Bu düşüncemi ileti olarak paylaşmam elbette mantıksız bir şey, evet, herkes bir uygulamayı bırakmak isteyebilir, bunu yazmak zorunda da değil, ama benim bunu burda yazma sebebim eğer hakkı olan bir okur varsa şurda, bir alıntım ya da sözüm kırdıysa bir kimseyi helallik almak. Başka da bir amacım yok. Bu platformda çok kaliteli insanları okuduklarıyla tanıdım, memnun oldum, inşallah ben de birilerini memnun edebilmişimdir. Lafı uzatmaya gerek yok, hakkınızı helal edin vesselam...
Her son, yeni bir başlangıç olsa gerektir, şu kainatta her şey gece ile gündüz timsali birbiri ardınca gidiyor...
Cahit Zarifoğlu nun böyle ilginç, anlaşılmaz ve zor betimlemeleri vardır.
Karlı Bir Gece Vakti kitabında İsmail Özen; İsmet Özel ile Cahit Zarifoğlu'nu bir bölümde karşılaştırır ve şunları söyler: "...Her iki şiir de imge yoğunluklu olmasına rağmen Erbain şiirlerinin imgeleri daha şeffaf ve karşılıkları sarihti oysa Şiirler'deki(Zarifoğlu) imgelerin karşılıkları bulanık ve muhayyile gibi sınırsızdı. İsmet Özel ayıktı, ne söylediğini biliyor; zihnindeki imgelere varmak için akılcı bir tutumla, bir felsefeci titizliğiyle kelimeleri yontuyordu. Cahit Zarifoğlu ise ayık değildi, belki bazen ne dediğini kendisi de bilmiyor hatta belki içinden kelimelerle birlikte fışkıran şeye kendisi de şaşırıyordu. İsmet Özel'in aklı şiirdi, Cahit Zarifoğlu'nun ise bütün varlığı, her şeyi şiirdi"(syf:69) Bu yüzden Zarifoğlu'nun betimlemelerini anlamanın oldukça zor olduğunu düşünüyorum
Tahammül sabır olamaz asla. Bana kalırsa sabırda yapabileceğin en iyi şey sabretmektir ama tahammülde, tahammül etmekten başka çarelerin de vardır. Sefere çıkmak gibi mesela...
Ben bir Müslüman'ım ve Müslümanca yaşamak, sefere çıkmak istiyorum diyen herkese kesinlikle öneriyorum:
İhsan Oktay Anar eğer Osmanlı zamanında yaşayan bir Uzun İhsan Efendi olsaydı, belki de bu çizimleri ve projeleriyle Da Vinci'den daha başarılı ve bilinen bir "hiyelkâr" olabilirdi diye düşündüm.