Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

M.Gezer

M.Gezer
@MGezer__
178 syf.
8/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Hayâlin Derinliklerinde Gezinti
Hayalin Derinlikleri anlamına gelen güzide bir kitap. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi'nin bu kitabı, edebiyatımızda bence sıkça gözden kaçan eserlerden biri. 1910 yılında basılmış. Yazarın vefatından sonra da 1. ve 2. kısım birleştirilip yayımlanmış. Kitap; roman, şiir ve eski edebî geleneklerin beraber mayalandığı bir eser tadı veriyor. Kitabı spoiler vermeden özetleyecek olursak varlık-yokluk, madde-mânâ, ruh-beden, elif-nokta gibi mefhumların arasında sıkışmış ve kafası karışmış isimsiz kahramanımız bir gün mezarlıkta dolaşırken oradaki bir kulübede Aynalı Baba isminde derviş bir zatla tanışır. Gün gün o adamın yanına gelir. Kahve içerler. Ney dinlerler ve kahramanın ruhu bu anlarda yolculuklara çıkar, rüyalara dalar. Birinde kendini Hint padişahının oğlu olarak görür; birinde Ayasofya Camiinin müezzinidir; birinde Çin'dedir; birinde Zerdüştlükteki iyilik ve aydınlık tanrısı Hürmüz'ün (Ahuramazda) ordusunda askerdir; birinde Anka kuşunun sırtındadır; birinde Antik Yunan filozoflarıyla sohbettedir. Kitapta kadim doğu bilgeliğiyle batı bilgeliği harmanlanmış görünüyor. Modernleşme krizi ve savaşlar sonrası yıkılış devrine giren Osmanlı İmparatorluğu, hakikati yine geçmişte aramakla yüzleşmektedir. Kitapta dindarlık taslayanlar da eleştirilir. Sosyal meselelere de değinilir. Eski masalsı hikâyeleri, ezoterik unsurları seviyorsanız bu eseri de seversiniz. Dil açısından da lezzetini pek yitirmemiş bir dil kullanılır. Güzel gazeller ve şiirler de mevcut. Bu eserin, edebiyatımızda hak ettiği yeri pek bulamamış bir eser olduğunu düşünüyorum.
A'mâk-ı Hayâl
A'mâk-ı HayâlFilibeli Ahmed Hilmi · Kapı Yayınları · 201116,9bin okunma
Reklam
91 syf.
8/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Uygarlık, barbarlığın bir çeşidi olabilir mi?
Freud, hepimizin bildiği gibi psikanalizin kurucu babası. O da Kopernik gibi, Darwin gibi insanı tahtından edenlerden biri. "Ego kendi evinde efendi değildir" demişti. Anlayacağımız, kendi evimizin bile sahibi değiliz. Bazı görüşlerine katılmayabiliriz fakat bu onun zeki bir adam olduğu gerçeğini değiştirmez. Kitaba geçelim. Bu kitabı
Uygarlığın Huzursuzluğu
Uygarlığın HuzursuzluğuSigmund Freud · Cem Yayınevi · 20183,068 okunma
62 syf.
10/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
Uzun zamandır okumak istiyordum. Dostoyevski en sevdiğim yazar olduğu için bu kitap ilgimi çekmişti. Kitapta yazarın 3 denemesi var. Birkaç saatte, ara sıra düşüncelere dalarak bitirilebilecek bir kitap... İlki Hegel ve onun tarih felsefesine bir bakış sunuyor. Dostoyevski, Sibirya sürgününde Afrika ve Sibiryayı küstahça tarihin dışında tutması, acıyı yok sayması, aklı tek gerçek olarak öne çıkarması tenkit ediliyor. Onun aydınlanmacılığı insanî değerlere yer bırakmıyor gibidir. Dostoyevski, Avrupalı olmaya çalışırken ~sürgüne gidişi bile bu Avrupai fikirleri sebebiyle oldu~ yine bir Avrupalı tarafından dışlanmış hissediyor. Bu biraz bizim de tavrımız değil mi? Daha sonra Dostoyevski, bu kinini birçok kitabında kusacaktır. Özellikle Yeraltından Notlar ve Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notlarında... İkinci deneme Dostoyevski'nin yine bu sürgünüyle ilgili yazdığı ve onu ciddi bir şöhrete kavuşturan Ölüler Evinden Notlar kitabıyla, özgürlükle ve 20. yüzyıl cehennemiyle ilgili konuları tartışıyor. Üçüncü deneme de yazarın son ve büyük eseri, bir schwanengesang (kuğu şarkısı, son ötüş) olan Karamazov Kardeşlerdeki zeki, inançsız ve nihilist karakteri İvan Karamazov'un meşhur sözüyle alâkalı: her şeye izin vardır.
Dostoyevski Sibirya’da Hegel Okuyup Gözyaşlarına Boğuldu
Dostoyevski Sibirya’da Hegel Okuyup Gözyaşlarına BoğulduLaszlo F. Foldenyi · Dergâh Yayınları · 202264 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
104 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Mitik bir ağıt
Venedik, Venezia, Venüs'ün şehri... Muhteşem manzaraların, kanalların, gondolların sakladığı çürümüşlüğün, yoksulluğun semtlerinde gezintiler... Rönesansın yani yeniden doğuşun şehri nasıl ölümün şehrine dönüştü? Shakespeare'in Venedik Tacirinde kazanan aşk, burada nasıl kaybetti? Alman klasizmi Goethe'nin İtalya Seyahatiyle başlamıştı; Gustav von Aschenbach'ın Venedik seyahatiyle de bu klasizm sona erdi denebilir. Thomas Mann, Goethe'nin Almanyasını kendisinin temsil ettiğini söylemişti. De Gaulle'ün "Sartre Fransa'dır" derken kastettiği gibi... Yazarla bu kitapta tanıştım. İki cilt Büyülü Dağ da elimde fakat bundan başlamak istedim. Kitap ince olsa da okumak o kadar kolay değil. Uzun ve güzel betimlemeler, Yunan mitolojisine bolca atıf mevcut. Bazı cümleleri sevdim, alıntıladım. İnceleme yaparken içeriklerden çok bahsetmek istemiyorum. Bu bir dekadans, çöküş hikâyesi. Kahramanımız bir yazar. Sanat, güzellik vs. gibi konulara kafa yorarken seyahate gidiyor. Genç bir çocukta kendini buluyor diye yorumladım. Tadzio Yunan heykelleri gibi klasik antik çağları, gençliği, güzelliği, artık ulaşılamaz olanı temsil ediyor. Aschenbach onu gördükçe kendi yaşlılığından utanıyor. Artık eskidiğinin farkındadır. Ve şehirde kolera salgını vardır. Yapacak çok şey yoktur.
Venedik'te Ölüm
Venedik'te ÖlümThomas Mann · Can Yayınları · 20203,624 okunma
515 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Asıl şeytan kim?
"Şeytanın en büyük hilesi, dünyayı kendisinin var olmadığına inandırmaktır." Bu sözü Olağan Şüpheliler filminden hatırlıyoruz. Woland isimli kara büyü uzmanı da aynen böyle yapıyor. Kendisi tıpkı Faust'taki Mephistopheles gibi farklı bir kılıkta Moskova'ya gelince hikâye başlıyor. Şair kahramanımız İvan, parktaki arkadaşının ölümünden bu şeytanı sorumlu tutarak her yerde onu yakalamaya çalışır. O şeytandan ötürü tımarhanededir, romancı kahramanımız Usta da İsa'nın çarmıha gerildiği eyaletin valisi Pontius Pilatus hakkındaki romanı yüzünden tımarhanededir. Onun romanı da kitabın temel taşıdır. Kitap içinde kitap okuruz. Roman oldukça tiyatral bir havada ilerler. Stalin devrinin panoraması çizilir. Şeytan insanların ne kadar kötü olabildiklerini, iki yüzlülüklerini, kendisine pek de ihtiyacı olmadıklarını yaptığı şovlarla gâyet gösterir. Önemli insanlar art arda ortadan kaybolurlar. Woland'la yardımcıları nüfuzunu iyice arttırır. Usta'nın sevgilisi Margarita'nın da hikâyeye dahil olmasıyla olaylar yavaş yavaş çözülmeye, hikâye sona ermeye başlar. İç içe geçmiş hikâyelerden örülü, birazcık çaba ve dikkat isteyen bir romandı. Okuduktan sonra güzel bir tat bıraktı. Ukraynalı Bulgakov, Rus edebiyatının son devlerinden sayılır.
Usta ile Margarita
Usta ile MargaritaMihail Bulgakov · İletişim Yayıncılık · 20177,2bin okunma