Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.30
Abdullah Arı
Abdullah Arı
@Manisaliari
230 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Süleyman Çobanoğlu şiirlerini internette görüp severdim, ancak şiir kitabında sevdiğim mıstalar dışında şiirine rastlamadım. Şiir kitapları bana hitap etmiyor onu anladım, Necatigil'de de aynı şey olmuştu. Şiirdeki türetilmiş kelimeleri sevdim. Kitap genel olarak bana hitap etmedi yine de...
Salim Bey'in her ay bir kitabını okuyorum. Bu ay çocuk kitabını okudum. Çocuk kitaplarını yetişkinler okumaz diye bir durum var, halbuki hem çocuğumuzun nasıl bir kitap okuduğunu öğrenmek, hem de çocukluğumuzu hatırlamak için iyi bir fırsattır çocuk kitapları bizlere. Ben bu kitabı okuduğumda çocukluğuma gittim, misket olarak genellikle bilinen ama bizlerin cambiş dediği bilye oyunlarına ve de sünnet düğün günlerimi hatırladım. Her çocuk kitabı bizim çocukluğumuzda açılan bir kapıymış, onu farkettim. Arada bu kapıları açmak lazım.
Kitapta kırmızı Chevrolet arabanın 3 sahipli hayatı anlatılıyor, sahiplerinin yaşantılarına, çocuklu çocuklu günlerini, doğru ve yanlış olan şeyleri anlatıyor. Kitabın kurgusunu anlatıp tatkaçıran vermek istemiyorum.
Çocuk kitaplarını herkese öneririm, tabi Salim Bey'in kitabını da.
Üniversite yıllarında Manisa'da tanışmıştım Sücaattin bey ile, Nurettin Topçu üzerine konuşmuştuk Beşeri Kitabevi'nde. Sonrasında bir kaç kez daha görüşmüştük, İstanbul'a gidince görüşmelerimiz bitmişti.
Geçenlerde kitabını görünce aldım ve okumaya başladım. Başladım ama başta Arapgir ilçesinin Malatya'nın olduğunu öğrendim. Hani bazen biliriz sanırız ya, sonradan bilmediğimiz öğreniriz. İşte öylece Arapgir ilçesi ile tanıştım. Yazar başlarda Manisa ve İzmir'den Arapgir'e gidiş yolunun telaşesini, meşakkatini anlatmış. Hissettim o zorluğu. Sonrasında Arapgir'e yaşamış insanları, o yöreye ait envai çeşit meyveyi, kendi yöresel söyleyişlerini, Arapgir Postası'nı, coğrafyanın çetinliğini, ailecek yapılan tarla işlerini, ortak suyun taksimatının zorluğunu, 18 Mart'ta andığımız Cevat Çobanlı paşa ve diğer ünlü paşalarını anmış yazar, ben de yer yer merak ederek, yer yer gülüp, ağlayarak okudum ve sonra da iyi ki okumuşum dediğim kitaplardan oldu. Hatırat kitaplarını her zaman severim, ancak bu tarz coğrafyayı ve insanlarını anlatan, yazarın arkada kaldığı anlatı tarzını sevdim. Hatırat tarzı kitap sevenlere tavsiye ederim.
Okur Takip Önerileri
Gönül Çatalcalı - Hamdüsena Sokağı Kadınları
Yazarın Gülsüm ve Fikr-i Meryem hikayelerini okuyup çok beğenmiştim. Sonrasında başka eserlerini okumak için sabırsızlanmış, Hamdüsena Sokağı Kadınları kitabını aldıktan kısa bir süre sonra okumaya başladım. Ama romanı hakkında ayni hislerim yok. Benim için bu roman hidayet romanları denilen Düzceli Mehmet, Kendini Arayan Adam tarzı tesadüflere ve iyiliklere bağlı, kötü bir çevreden iyi bir insanın doğuşunun anlatıldığı kitaplardan pek farkı yok. Fark sadece eleştirilen ortamın tam tersi olması. Kötü hep kötü, iyi hep iyi. Kitaba başlarken zaten belli ediyor yazarın fikrinin fazlaca kurguya müdahalesi. Ayrıca işlediği konular çok fazla. Bir koltukta birden fazla karpuz taşınmış gibi. Haliyle bazı hızlı geçişler göze çarpıyor.
Sanat, toplum içindir bana göre de. Yazar da bu fikirde sanırım, ancak toplumsal konular çok açık bir şekilde, okuyucuya düşünme imkanı, kendini sorgulama imkanı verilmeden anlatılmış. Yargılı bir kitap. Halbuki bazı okurlar, az karakterli, ancak karakterlerin hatalarıyla sevaplarıyla gel-gitleriyle dolu, Suç ve Ceza'daki Raskolnikov gibi psikolojilerini anlatıldığı kitapları sever. Ben de o okuyucuyu tipine giriyorum sanırım.
Keyifli okumalar
Mustafa Çiftçi - Bozkırda Altmışaltı
Gönül Dağı dizisine konu olmuş hikayelerin yer aldığı kitap diye duymuş olduğum için satın almıştım kitabı. Ancak birebir aynı hikayeleri bulamadım. Ancak bu kitaptaki anlatıların özü, Gönül Dağı dizisine aksetmiş. Birebir olmasa da aynı ruhtan oluşmuş hikayeler.
Öykü okuyucusu değilimdir pek, romanları daha çok severim. Bu kitaptaki öykülerin hepsini sevdim ve yazarın diğer kitaplarını zamanla okumak niyetindeyim.
Bir de edebiyat deyince aklımıza İstanbul geliyor. Halbuki taşrada da güzel hikayeler, anlatı yazarları mevcut. Yozgat ve çevresi için Mustafa Çiftçi benim için öyle bir yazar. Benzer olarak Gönen çevresi için de Salim Nizam okuyorum. Manisa çevresi için Yeşim Erdem gibi.
Kitapta 7 öykü var, hepsi birbirinden güzel. Öyküleri özetleyip tatkaçıran vermek istemiyorum. Öykü okumak isteyen herkese tavsiye ederim. Yazarın okuyucusu bol olsun.
Bu arada kitabın ismi garip gelmişti hep. Altmışaltı 66 kavramı karakollarda eskiden savcılığa gitmeyen muhtelif evrakların konulduğu klasörün adıydı, burada da Allah'a havale edilmiş kula anlatılmış hikayeler bütünü olarak düşününce kitabın ismi hoşuma gitti. Halk hikayelerinin toplandığı cönkler gibi. Bir de 66 Yozgat il plakası. Yazar çok güzel isim bulmuş eserine.
Sermet Muhtar Alus - Onikiler
Bir podcast kanalında ismi geçince haberim olmuştu bu kitaptan, Amazon'da güzel indirim olunca da almıştım.
Kitap roman olarak sunulsa da aslında yaşanmışlıkları hikayeye aktarılmış şekli, kurgudan ziyade gerçek, eğlendirmekten ziyade hatıraları dile getirmek amacındadır. Ahmet Mithat Efendi'nin ve Samiha Ayverdi'nin okuyucuyu bilgilendirici üslubunu bilenler bu kitaptan sıkılmazlar, ancak keyif için roman okuyanların okumak isteyeceği bir roman değil.
Arap Abdullah isimli Onikiler isimli kabadayı grubunun liderinin kısa bir zaman dilimi içinde yaşadıklarını anlatır Sermet Muhtar Alus. Ancak bu kısa anlatı da dönemin gerçeklerini dile getirir. Osmanlı tarih sahnesinden silindiyse boşuna silinmemiş dedirtir okuyucuya. Sefahat alemleri, rüşvet, yolsuzluk, dini kullanma, işret meclisleri, göreve layık olmayan kişilerin makamları zaptetmeleri. Okuyucusuna ders verir bir nevi, tarih tekerrür etmesin diye düşündürür.
Tarih konulu kitap sevenlere öneririm.
Banknot üçlemesinden bir kitap olan Rukas'ın para ile ilgili olması hiç şaşırtmadı beni. Hikayeyi zaten İsmail Güzelsoy'un o bilindik üslubuyla okumak keyif verici. Ara ara okura selam çakmalar, diğer üçleme kitabı Sincap'a selam çakmasını sevdim. İsmail Güzelsoy'un kahraman isim seçimlerini de sevdim. Salih ve Lidya isimleri bilinçli seçilmiş isimler. Salihli yakınlarındaki Sart harabeleri var, yazar da turist rehberliği yapmış. Sart harabelerini muhtemelen gezdirmiş turistlere, Sart harabelerinin krallığının ismi Lidya, parayı bulan krallık. Haliyle Salih ve Lidya ismi, soy isimlerinin Sartuk (Sart) oluşu, para konusu haliyle bilinçli tercih. Yazarın diğer kitaplarını okumaya devam.
Bu arada yazar Oksijen'deki deprem yazısı nedeniyle özür diledi, özür dilemek erdemdir, yazarı bu yönüyle de sevdim.
Türklere Karşı Haçlı Seferleri adından da anlaşılacağı üzere haçlı seferlerini ve haçlılara karşı Türklerin duruşunu anlatıyor. Yazar, mason birliği başkanlığı ve İhd kurucusu, bu bir yere not alınmalı. Taraflı anlatımı var ve olayları bizim görüşümüz ile değerlendiriyor. Kitaba ısınamadım ama okuduğuma da pişman değilim.
Doğu Roma, Anadolu, Rumi, Türk kavramları üzerine güzel bir kitap, okuyucusuna faydalı olacağı şüphe götürmez, tarih, sosyal kültür, kültürel coğrafya, Osmanlı, Selçuklu ve Beylikler dönemi meraklılarına tavsiye ederim.
Altar Kaplan - Papadopulos Apartmanı
Kitap içindeki bir bahisten, başka bir kitabın konusu olan kitaplar vardır belki ancak aynı yazardan 4 tane kitaba (Halifeler Köyü, Aloda, İki Nehir Arası ve Camus Dansı) konu olan kitap yoktur herhalde. Belki de bu şekilde başka kitaplarda yoldadır yazarın.
Altar Kaplan'ı Kitapdünyam grubu ile tanımış,
Kitap Dünyam grubu ile günceli keşfet ekstra maratonunda okuduk. Ve derken bahar geldi cümlesiyle yaptığı giriş hoşuma gitti. Ancak ben öykü okumaktan daha çok roman okumayı sevenlerdenim. Ayrıca durum öyküsü okumak benim için daha zor, olay öyküsünü severim aslında. Neyse bu kitap sayesinde yazar ile tanıştım, kelime seçimlerini sevdim, hikaye anlatımları iyiydi ama beni çarpan bir hikayesi olmadı.
Hani bazen öğlenleyin kanalları dolaşırken gündüz kuşağında genellikle kadın sunucuların olduğu, toplumumuzdaki acıları, yaraları anlatan programlar olur ve buradaki hayat hikayelerini dinlemeye başlar ve zamanın nasıl geçtiğini anlamayız ya, okuduğum bu kitapta öyle sürükleyici bir kitap. Az karakter (Yalçın, Gülnare, Demir, Feraye ) ve çok mekan (İzmir, İstanbul, Cunda, Doğubeyazıt) ile bizi bazen sevindirirken bazen ağlatıyor. Puzzle'daki eksik parça imgesi gibi Yalçın'ın yaşamı, eksik parçayı tamamlanınca ruhu huzura kavuşuyor.
Kitabın ismi ilk başta garip geliyor ama kitap bitince özellikle 262. ve 462. sayfaları okuyunca kitabın isminin ne kadar can alıcı olduğunu hissediyorsunuz. Bittikten sonra yüreğinizde acı bırakan bu sözün kitaba ne kadar yakıştığını farkediyorsunuz.
Okuyucu, kitabı okurken kendi yaşantısını da görür kitapta. Demirkazık ismi de beni çocukluğuma götürdü, mazi kalbimde bir yaradır der susarım.
Klasik film sevenler bu kitabı okumalı özellikle, çokça klasik film ismi görüp, benim gibi izlenecekler diye not alabilir.
Sürükleyici bir roman okumak isteyen herkese tavsiye ederim.
Bazen bir türkünün, bir şiirin hikayesini, bazen de Dede Korkut destanında hikayesi anlatılmayan bir beyi merak ederim. Acaba eskiden ne oldu? diye. İşte bu romanda da Argık isimli şaman kehanetini şiir olarak anlatıyor ve o şiiri destancı Çu-şu bozkırda bunu anlatarak Çin'e karşı bağımsızlık ateşini yakıyor.
Kitap bir yönüyle Aygır Bökö, Aybars, Töke Alp ve Eçine isimli Aşina soylularının hayatını biz okuyuculara anlatıyor. Böylece Aşina kurucu boylu Göktürkler zamanına yazar bizi götürüyor. Diğer yandan tarihi kurgu içinde; Türk ve Çin toplumunun yapısını, ekonomi dünyasını, insanlar arası menfaat ilişkilerini ve doğa ile mücadelesini anlatır. Kurday Kuş ve Yada taşı gibi efsanevi öğeler ile Şaman ve Budist inançlarını işler.
Kitabın en çok sevdiğim kısmı sonu oldu. Aslında her şeyin inanmış bir yüreğin yaktığı kıvılcım olduğunu, efsanevi anlatıların inanç ve gayretle ancak başarı sağlayacağı çok güzel işlenmiş.
Atsız'ın Bozkurtlar romanını seven herkese tavsiye ederim.
Galip Çağ - Nurettin Topçu'yu Anlamak/ Izdırabın Dili
Nurettin Topçu'nun eserleri ile üniversite yıllarında tanışmış ve bulabildiğim tüm eserlerini, onun hakkında yazılan kitap ve makaleleri okumuştum. Onu anlamak için tekrar tekrar okumaya çalışıyorum, eserlerinden ziyade yaşantısı beni daha çok cezbediyor. Samimiyeti, gösterişten uzak duruşu... Uzun yıllar Yarınki Türkiye eserinin arkasında yazan metni anlayıp yaşamak istedim ama olmadı. Taşralı hikaye kitabındaki hikayeler yaktı, kavurdu beni. Mersedesli tüccar din adamlarından uzak tuttu. İsyan Ahlakı, iyilik için başkaldırı felsefesinin olabileceğini öğretti.
Onun hakkında yazılanlara bakarken internette Galip Çağ'ın kitabını gördüm, ismi beni cezbetti. Istırabın Dili. Ne kadar öz bir söz. Galip Çağ'ın daha önceden kaleme aldığı metinlerin kitaplaştırılmış bu halinden çok faydalandım. Topçu hakkında daha önceden zihnimde bazı boşluklar vardı, onları doldurdum sayılır. Anlamak için okumaya devam etmeliyim Topçu'nun yazdıklarını, hakkında yazılanları. İyi ki okudum dediğim bir kitap oldu.
Meraklısına tavsiye ederim.
Salim Nizam - Sisli Göl
Yazarımız, Gönen'in "Yeni Ömer Seyfettin'i" olarak anılıyor. İçi dolu bir söylem bu. Çünkü dili çok duru, sade ve yaşanmış kültür izleri ile kitaplarını yazıyor ve bu nedenle ben yazarın her kitabını okumaya niyetliyim.
Kitapta Gigi lakaplı müslüman Türk genç kız Ganime ile hristiyan Rum Dido'nun aşkı konu edilir. Gigi'nin torunu Besim anlatıcılığıyla yaşananları öğreniriz ama bu aşkın evliliğe dönüşüp dönüşmediğini, neler yaşandığını kitabı okuyacaklara bırakıp, konuyu kısa kesiyorum.
Kitabı herkese tavsiye ederim.
