Demek ki, gerçek mutluluğun başlaması için başka bir zamanı beklemek, umut ve dileklerini başka bir nokta üzerinde toplayarak, şimdilik bekleyişin ve umudun zevkiyle avunup, kendini yeni bir düş kırıklığına hazırlamak gerekiyordu.
Güneş gibi, çok daha büyük, çok daha güzel, çok daha parlak ve güzel şeyler yapmayı arzu ediyorlar. Onların ruhunda bir şeyler kaynıyor ve taşmak istiyor ama çıkış yolunu bulamıyor.
Baskıcı, isteksizce ve birileri tarafından zorla yaptırılan işler ve bunun için harcanan emek ağıt ve ezici bir emekken; insanı canlandırarak, tıpkı bir kuş gibi kanatlandıran özgür ve yaratıcı emek insanları motive etmektedir.
Bir tanem, senin çoğunlukla bütün insanları sevip beğenmeye karşı bir eğilimin vardır. Kimsede kusur görmezsin. Senin gözünde tüm dünya iyi, herkes hoştur. Ömrümde senin tek bir kişi üstüne kötü söz söylediğini duymuş değilim.
Öfkeden ağzımdan köpükler saçıldığı anda bile, bana küçük bir oyuncak bebek veya sıcak şekerli bir çay verseniz, hemen sakinleşiverirdim. Hatta daha sonra, öfkemden dişlerimi gıcırdatacağımı bilsem bile samimi davranırdım. Ben buydum işte.
'İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin: daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...'
Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız.