“Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan; böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları...”
“Dikişlerinin izi,” dedi sessiz bir fısıltıyla. Parmak uçları dikişlerin üzerindeki varlığını hafifletti. “Dikişlerimizin izine denk. Galiba benimde aynı yerde dikişlerim var çünkü tam canının yandığı yerden canım yanıyor. Sızlıyor mu?” Kalbim diye veryansın ettim. Sakin ol.