"Zenginlerin korunmaya muhtaç olduklarını hiç duyduğumu anımsamıyorum; çünkü söylendiğine göre, iki ülke birbirleriyle savaşırken bile, her iki ülkenin kendi zenginleri her zaman olduğu gibi birbirleriyle karşılıklı olarak kumar oynamaya devam etmişlerdir ve hatta kendi vatandaşların öldürmeleri için birbirlerine silah satmışlardır."
"Bir yandan Parlamento bir çeşit izleme komitesi gibiydi ve bunlar Zengin Sınıfların çıkarlarına zarar gelmesin diye bekçilik yapanlardı; diğer yandan da insanları sanki kendi kendilerini yönetimde söz sahibiymiş gibi hissettirmeye çalışan, onların gözlerini boyayan bir çeşit perde görevi yapanlar vardı, değil mi?"
"Şu anda sormak isteyebileceğiniz konular hakkında diyebilirim ki, yönetim işlerimizle ilgili olarak, bizim bazı düzenlemeler yapmak zorunda olduğumuz doğrudur ve yine doğrudur ki herkes yapılacak düzenlemelerin ayrıntıları üzerinde hep aynı fikirde olmuyor. Fakat, daha da ileri gidersek diyebiliriz ki, artık kimse ordusu, donanması ve polisiyle çok ayrıntılı ve karmaşık bir devlet yönetimi sistemine gereksinim duymuyor. Kimse kendi iradesini kendi eşitleri olan çoğunluğun iradesine zorla bırakmak istemiyor. Bu söylediklerimden daha fazla bir açıklama istiyor musunuz?"
"Sonradan kavrayacağım üzere, burası başka şeylerin içine sarılmış şeyler gezegeniydi. Ambalajların içinde yiyecekler. Kıyafetlerin içinde bedenler. Gülüşlerin içinde hakaretler. Her şey başka şeylerin içine gizlenmişti."
"Ve orada oturup onun gözlerindeki pırıltıyı izledim. Bu yeni yaşam biçiminin onun yüzünü nasıl renklendirdiğini gördüm. Bu yaşta bile onun bu dünyanın mutluluğunu nasıl düşünebildiğine hayret ettim."
"Biz artık bu kaygılar içinde değiliz. Bugün, insanlar kendi eğilimleri doğrultusunda bilgi aramaya yöneldikleri zaman, bilgi herkesin eline geçecek şekilde hazır bekliyor."
"Bilmeyenler için söyleyeyim, insan dediğimiz şey orta zekalı ve iki ayaklı bir yaşam formu; evrenin çok ıssız bir köşesinde yer alan küçük ve sulu bir gezegende, büyük ölçüde yanılsamalarla dolu bir varoluş sürdürüyor."
"Hiç değilse, eğer doğamızdaki zorbalık ve kararsızlıktan ya da kendi deneyim eksikliğimizden muzdarip isek, o zaman ne suratımızı buruşturmalıyız, ne de yalan söylemeliyiz. Eğer birbirlerinden hiç ayrılmaması gerekenler, birbirlerinden ayrılıyorlarsa, o zaman bu böyle olmalı. Eğer bu birliktelik bitmiş ise, birlikteliği devam ettirmek için bahaneler ileri sürülmemeli. Ayrıca ölmemesi gereken bu duyguları artık içlerinde hissetmeyen kimseleri, yalan söylemeye zorlamamalıyız; şöyle ki eğer bu canavarca şiddetli arzu artık mümkün değilse, o zaman buna ihtiyaç da yok demektir."
"Son iki yüz yıl içinde, bizim bunlara bakışımız değişti. Gerçekten kendimizi kandırmıyoruz veya cinsiyetler arası konularla uğraşırken bütün sorunlardan kurtulmuş olduğumuzu düşünmüyoruz. Şunu biliyoruz ki, bir erkek ile bir kadının doğal tutkuları, duygusallığı ve dostluğu karmaşık ilişkilere dönüştürmeleri nasıl mutsuzluk getirirse, işler iyi gidince de bu geçici yanılsamalar yumuşar. Fakat bizler bu aşağılayıcı durumu mutsuzluğun üzerine ekleyip, çıkarcı çekişmelerle yaşamı ve sosyal konumu berbat edecek kadar deli değiliz. Kendi aşkımız ve arzularımızın bir sonucu olan çocuklar üzerinde baskı ve şiddet gücümüzü kullanamayız."