Bu şehir içinde boğuluyordum şimdi de farklı bir şehirde...İnsanlar hayatıma girip çıktı. Ben tanışmak istememiştim hiçbiriyle.
Gözümü nereye çevirsem acı, dayanmak zorundaydım hepsine.
Zaman her şeyi unutturur da hissedilenler unutulmaz işte.
Bana bir söz ver.
Cenazeme gelme ben ölünce.
Tek bir gözyaşına bile ihtiyacım yok.
Kelimeler zamanın üzerinden geçerken, sayfamın köşesinde dura dura derin düşüncelere dönüşüyorlar. Her harf bir hikaye taşırken, satırlar arasında kaybolup giden zamanın hüznünü buluyorum. İşte bu yüzden odamda, kitapların sessizliğiyle haysiyetimi korumaya kapanıyorum.
Her yer bahar bahçe, senin baharın bahçen talan olmuş. Çok özlemişsin, geri dönüşü yokmuş ve yorulmuşsun. Göğsünde birikmiş bir sürü cümle, yutkunamadığın nefes alamadığın hıçkırarak ağladığın onca şey ve sadece susmuşsun. Sonrası yok.
Ölüyüm. Gözlerime bakıldığında görülmeyen, çığlıklar attığımda duyulmayan, elime dokunulduğunda hissedilmeyen… Kim olduğumu ben de bilmiyorum; belki beşikte ağlayan bir bebek belki de toprakların arasında gömülmüş biriyim. Yaşamayan, yaşayamayan, başkaları tarafından kendisinden istenilen hayatı yaşayan kişiyim. Gözlerimden yaşlar süzüldüğünde kendine sarılan, sevinç haykırışlarını içine gömen benim. Gökyüzünde bir bulut, denizin derinliklerinde bir kum tanesiyim. Aslında hep göz önünde ama yok sayılmaya mahkum olan, şarkıların en hüzünlü nakaratı veya bir hayat dolusu söylenemeyecek her bir kelimeyim ben. Hiç yokken hep var olmuş olanım. Ortalıkta hiçbir şey yokken her şey, her şey varken ise hiç olmayanım.