''Biz iyi ve kötü günleri,zaferi ve yenilgiyi insanlar arasında döndürür dolaştırırız. Allah bunu imanlarında sebât edenleri belirlemek ve sizden gelecek nesillere örnek kişiler (şahitler) çıkarmak için yapmaktadır.''
3/Âl-i İmrân,140.
İnsan düştüğü yerden kalkar derler;düştüğümüz yer özgürlüğümüzü ve cesaretimizi kaybettiğimiz yerdir. Yitirdiğimiz bu iki yaşam dinamiğinin geri kazanılması,geleceğimizi şimdiden daha yaşanabilir hale getirecektir.
İçim parçalanarak tekrarlıyorum size: Bu gece pek çok şey öğrendim! Yalnız yaşamak değil,alçakça ölmek de mümkün değil... Hayır baylar, ölüm bile şerefli olmalı!
İnsanoğlu,hayvanlara hükmetmeye kalkışma,onlar günahsızdır;oysa sen,büyüklüğüne rağmen yaşadığın yeryüzü toprağını çürütüyor,arkada sadece bu çürümenin izlerini bırakıyorsun. Yazık ki hemen hemen hepimizin yaptığı bu!...
Dış dünyada hristiyanlığı yönetenlere bakın, İsa'nın simgesi ile tanrısal gerçeği çarpıtmadılar mı? Ellerinde bilim var; ama maddeden başka şey tanımayan bilim... İnsan varlığının en soylu yanı maneviyat inkar ediliyor; zaferle,hatta nefretle reddediliyor. Insanlar, hele şu son zamanlarda bir özgürlük teranesi tutturdular; neymiş bu peşinde koştukları özgürlük? Yalnızca esirlik ve kendine kıymadan ibaret! Çünkü insanlar, "İhtiyaçlarının tatmin etmeye bak, sen de en yüksek, en zengin kişilerle aynı haklara sahipsin" inancına saplandılar. " İhtiyaçların giderilmesi konusunda hiç çekinme,hatta isteklerini alabildiğine artır!"
Bugün herkesin dilinde bu var, özgürlük böyle anlaşılıyor. İhtiyaçları alabildiğine genişletmek hakkı neler doğurur? Zenginleri yalnızlığa ve manevi çöküntüye, yoksulları kıskançlığa, suç işlemeye götürür. Çünkü hak bağışlanırken ihtiyaçların giderilme yolları gösterilmiş değildir.
Dünya çoktandır başka yola sapmış,yalanı gerçek diye kabul etmiş,herkesten aynı yalana katılması isteniyor,işte ben ömrümde bir kere içimden geldiği gibi hareket ettim de ne oldu;meczup yerine koydunuz beni.
Dünya çoktandır başka yola sapmış,yalanı gerçek diye kabul etmiş,herkesten aynı yalana katılması isteniyor,işte ben ömrümde bir kere içimden geldiği gibi hareket ettim de ne oldu;meczup yerine koydunuz beni.
İçten pişmanlık duyan için Tanrının bağışlamayacağı hiçbir günah yoktur,olamaz. İnsanoğlu da Ulu Tanrının kullarına karşı sonsuz sevgisini tüketecek derecede büyük günah işleyemez. Tanrı sevgisine üstün gelebilecek bir günah olabilir mi?