Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Furkan

Furkan
@Melagunie
Vatansever Hain
9 okur puanı
Mart 2024 tarihinde katıldı
Çırpınan Bunalım
Öfkem sıyrılır düşten, İnsan bunaltan; düşünceden. Yitirir beni karanlıklarında, Kendisi de yitirilmiş; İnsanlıktan boşanmış Karakollar Bilir ki İkimiz varız, bu karanlık deryada -çeken bilir acıyı, gerçeği- Öfkem sıyrılır yükten, Karanlık kaybolmaz Düşünceden.
Reklam
Önemsemek
Aldırış etme, Küs de olsa yapraklar Son anlarında, Birbirlerinin Ardı arkasında konaklar.
Bu soğuk; İçimi titretiyor Tüm bedenimde ahenkli Dehşetiyle dans ediyor... Bu soğuk, evimi saran, Zindanımı saran, Toprağımı saran, Bedenimi saran, Öfkemi saran, Ruhumu saran bu soğuk; Titretiyor içimi, Haykırıyor, kusuyor öfkesini zihnime; Ara ve bul kendini!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kopuveriyoruz Diş gıcırdatıyor, En mutlu anımız; girdaplarla Boynu bükülmüş duruyoruz Bizler Ne atan kalbimiz var Ne soluyan etimiz Yavaş yavaş yok oluyoruz Çığlıkların ensesinde Ve varlığımızı anlamlandıracakken Ansızın Kopuveriyoruz Yağan Yakıcı yağmurlarla...
Beklemede Zaman
Çelik dişli çenesinde yaşamın bizler, bir et parçası... Ayrılacak ruhum, bedenim; senelere göğüs gerdiği sevgilisinden. Biliyor ve titriyor bedenim, ruhumsa korkunun şehvetinde öfke nöbetinde; diş takırdatıyor, bedeni sarıp sarmalayacak buhranların dizgin vurulmaz ateşinde! Tümü, ne için yaşananlar bilemiyor oysa, doğa feryat tanımaz. ‘’Yerde, birazdan toprağın hükmünü göstereceği moraracak et parçası; aslından, bir çırpıda ayrılacak! Önce tadılacak ölüm, ardından kaçarak gidilecek bu nefret membaı yerden; adalet buuduna. Kan ter içinde ve ter, kan! İnsanlık onulmaz bir aman içinde. Kimimiz can çekişerek, kimimiz devşirerek; Elbet öleceğiz. Ayrılık değil... yalnız; Bedenin ruhtan ayrılışı, ruhtan ayrılıkta ölüm.
Reklam
İçime sinmiyor, çaresiz; çabasız ve gayretsizce Yaşamak. Açıyor rengarenk yaşam, kaynıyor sıcacık renkler... Her çaba, her gayret; düsturu bilindiyse elbet, Sahtekâr tavırlardan uzakta, biçilecek pahadan ırak! M.A
"Kaçacak mıyım yoksa, kaçıracak mıyım aklımı Direnirken suretimiz hayatın yabancılaşan tenine." M.A
''Mahkûmların lanet olası derdi, yalnızca yarınlarda ne gibi güzellikler yaşayacağıyla alakalıdır. Kendileri haricinde hiçbir insanı umursamazlar, hiçbir insanî değere, ahlaka önem vermezler. Gözlerinin gördüğü ve gözlerinden ırakta yaşayan kimseler, hayatlarına dair herhangi bir olumlu adım atmamışsa, yaşama dair herhangi bir hak ve gerçekçilik iddiasında bulunmaları bu insanlar için önemsizdir. Canlarının istedikleri gibi ahkâm kesmek, istedikleri zulmü gerektiğinde yapabilme şansını kendilerinde barındırmaları, neden mahkûm olduklarının açık beyanıdır.'' M.A
Gözyaşlarını geceye sakla! Bir mahkûmun ağlaması ayıptır, diğerlerine karşı dirençsiz ve yıpranmış olduğunu gösterir... ne berbat, öyle değil mi?.. İnsanî her manevra, her duygu; bir diğerinin prangalarıyla mahkûmiyet altında yaşamakta. Biz buyuz, bizler kendimizi düzeltmeden hep kırılgan, hep umarsızız... Nerede olduğu insanın önemsizdir, ister zindan ister kör duvarlarıyla bir ev! Farkı yok, farkı yok. M.A
Ben, suçlu olduğum için çocuklarım sokak ortasında öldürülebiliyordu. Onlarsa suçsuzluklarından dolayı evlerine, akşam rahatça dönebiliyordu. Açıkçası tümü, benim kanımı fokurdatan; eylemlere intikal edişimdeki baş sebeplerden biriydi. Köhnemiş, içi kokuşmuş ve lanetli bu insanlara karşı sessiz kalmak; ciğerimi yakıyor, bedenimi bitiriyordu. İşin kötü yanıysa, hiçbir kimsenin beni haklı göremeyişinde saklı; ne arkamda sürüler vardı, haklı olduğuma dair slogan atacak ne de beş kuruş param. Yalnızca suçluydum, buna kendimin bile inanmasını istiyorlardı.
Reklam
Övünç duyuyor gibiyim; Bir ölünün son dakikalarını yaşayışına, birazdan kopup gidecek olduğu gerçeğine... Tutamıyor beni kasvetli girdaplar, renklerini yalancılıkla donatmış kör duvarlar. Yaşlı ve aciz gözlerimle yolunu gözlüyorum ‘’neredesin, güzellik ey!..’’ M.a
Toprağı tarayıp, işleyen solucanlar gibi, zihnimizi yiyip bitirmekte karanlık. Bazen ayın ışığından hücreme damlayan ışıklar anlatır bana, takırdayan dişlerimin seremonisinde, bazense vücudumu sarsan incecik soğuk hüzmesi... Çehremi yırta parçalaya, sıkletimizi darmaduman etmeden ayrılmayan; ansızın sürükleyen düşleriyle... Her şeyine rağmen verdiğimiz en ıstıraplı, en sevimli sınavlardan biri gibi sanki, içimize söken karanlık! Palyaçoların acısını sakladığı, sıcaklığı yitirilmiş renkler gibi, tenimize yapışır; sökülmez karanlık! M.A
Zindanların şarkısı kulaklarımda... Rüzgârların kıracağı sararmış otlarla, aynı hükmü yaşayacağız; bir gün fazla, bir gün az, sonunda sürüleceğiz topraktan... ve damarlarımız, soğukların bilinçsiz direnciyle birleşecek; yorgun bir uyku başlayacak bedenimizde, savrulacağız uykularda cansız biçimde, sonunda sürüleceğiz topraktan... bir tutku olacak son ânımıza kadar yaşamak, her saniye karanlıkta parçalanacağız, çıldıracağız uyku bölen kâbuslarla, sonunda sürüleceğiz topraktan... M.A
Ne ağlamak var, güneşli günlerin acıtan çehresinde, ne saplanmak var kara batağına kumarların. Ne düşünmek var ne nedir; öylesine aciz, prangalar ötesinde... ne hayıflanmak var, diri tutamadığımız vücudun kırılganlığı için. Ne yalpalamak var, tutamadığımız eller için ansızın yerlerde kapaklanmak... ne de silinmiş insanlığımızın merhamet tüten bir noktasını aramak... kimse için üzülmek yok, dehşet tüten acımasızlıkta; pervasızlık kokan karanlıklarda, ne de el edip gitmek... acizliğimizi yüzümüze vuran noktalarda sürünerek geçmek, hiçbiri yok artık; yatacağız toprakta, cesaretimizi emecek yeryüzü. Bir sükûn olacağız, dinecek menfi arzularımız; sıkılacağız toprakta, parçalanacağız, dilimleneceğiz, yalvaracağız ey, yalnızca yalvaracağız kara topraklarda! M.A
Savaş bu, çekecek içine; tüm huzurlu insanları. Aldırış etmemeyi, zorluk çıkarmayı kıracak; öfkesine yenik düşen insanları ezecek. Nefret demir parmaklıkları donatacak; tadı tuzu kaçmış hayatlara acımasız bir taarruz esecek. Silahlanacak tüm hakkı yenilmişler, ezilmişler, sindirilmişler; çıkacak bu yangında, yanacak yer beğenecek herkes. Seni, beni yiyip bitiren toprak; acelesini gösteremeyecek bu günlerde, ezileceğiz karanlık bulvarlarda. Çıldıracağız acı tüten sokaklarda, yalpalayarak düşeceğiz; elimiz, kolumuz kopmuşken yere sabitlenmiş bombalara; parçalanacağız, kan doğuracak topraklar, ağıt yakmaya fırsat bulamayacak anneler. Dağılıp gideceğiz, savrulup gideceğiz, ardımızdan ağlayacak bir çift göz bile kalmayacak. Biz kimiz, bizler savaşları seven, ayrılıkları seven, insanlığı unutan; iki yüzlüleriz. Nasıl düşünürüz iyi ölümleri! M.A
1.183 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.