Bu el titremesi kadeh tutarken
Bu yaşta nasıl koyuyor insana
Orhan gibi vaktinde gitmek varken
Değer mi oyalanmana
Rakıdan tütünden beter alışık
Olduğumuz korkunç güzel bir şey var
Tutmuş bırakmaz bizi bir sıkımlık
Canımız çıkana kadar
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım.
Paylaşırsa dost paylaşırmış
İnsanın derdini sevincini
Dost umidiyle ortalığa düşmeye gör
Hangi kapıyı çalsan kimseler yok
Hangi omuza dokunsam yabancı çıkar
Aşık mı olmadım taparcasına
Bir Mecnun geçti o çöllerden bir de ben
Diz mi çektirmedim alemde Kerem gibi
Ferhat gibi gürz mu sallamadım dağlara
Ne Leyla yar oldu bana ne Aslı ne Şirin
O gün bugün sırtımı kendim sıvazlıyorum
Sabahları sokağa çıkmadan evvel
Cesaret şairim cesaret
Kendi saçlarımı okşuyorum geceleri
Sevgilimin saçları niyetine.
Kabrime çiçek getirenlere gülerim;
Gafil kimselermiş şu insanlar vesselam;
Bilmezler ki bu kabirle yoktur alakam;
Ben o çiçeklerdeyim, ben o çiçeklerim.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın kitabın içinde el yazılarıyla yazmış olduğu şiirlere tek kelime ile bayıldığımı söylesem abartmış olmam.
Aslen bir şiir sever olarak kötü şiir yoktur içinden kendimizden birşey bulamadığımız herşeyi kötü olarak nitelendiririz zaten,o yüzden kitabı bütün olarak değerlendirmeye alırsak gerçekten çok güzel.
Şiir sevenlerin kitaplığında mutlaka bulunmalı.
Bu arada güzel bir bilgi aktarmak isterim;
Kendini çirkin bulan Cahit Sıtkı Tarancı
Kendini hiç beğenmezmiş.
Tarancı’nın kendini çirkin bulma özelliği onu yalnızlığa ve karamsarlığa itmiş.
Bu da elbette satırlarına fazlasıyla yansımış.
Galatasaray Lisesinde okuduğu dönemlerde de fazlasıyla yalnız bir gençlik geçirmiş.
Öyle ki tüm arkadaşlarına mektup gelir, bir tek ona gelmezmiş. Cahit Sıtkı da kendi kendine mektup yazar, sonra da postadan alınca, birinden gelmiş gibi sevinirmiş.
Otuz Beş YaşCahit Sıtkı Tarancı · Can Yayınları · 200711,6bin okunma
Etkileyici bir kitap.
Katili tahmin etmek gerçekten çok zor bu da ayrı bir merak katıyor.
İnsan merakını gidermeden bırakamıyor kurgu olaylara geçiş,kullanılan akıcı düzgün anlatım dili kitaba gömülüp olayı yaşamanıza imkan tanıyor.
Benim açımdan tek sıkıntı zaman kavramıydı,hikayede geçen zaman hakkında hiçbir bilgi bulunamamakta.
Fazlasıyla detaycı,üstün körü yazılmayan bu romanda zaman kavramına değinilmemesi nazarı diyelim :)
Kitabı polisiye gerilimde gelinebilecek en üst nokta diye tarif edebilirim.
Katilin kim olduğu üzerine kaç kez fikir değiştirdim inanın sayısını unuttum.
Eğer karmaşık,fazlasıyla gerilim dolu bir polisiye eser okumak isterseniz aranan kan işte burada.
Kişilik analizleri ve katilin profilini çıkarmaya yönelik yaptıkları tespitler gerçekten iyi.
Yazar hemen hemen herkesten şüphelenmenizi sağlıyor, eh katilimizde gerçekten kolay tahmin edilemiyor.
Heyecan git gide artıyor bu bakımdan hoşuma gitti.
"Sen hiç âşık oldun mu Ali ?"
"Tabiî Amirim, şimdi bile kız arkadaşım var" diye yanıtladı beni.
"Kız arkadaşından söz etmiyorum Ali, aşktan söz ediyorum. Gerçek aşktan, insanı katil eden, rezil eden, insanlıktan çıkaran aşktan söz ediyorum."
Merhabalar
Kısa kısa polisiye hikayelerden oluşan sanırım hikayelerin kısalığından mütevellit okurken sonucu çözmek çokta zor değil.
Merak uyandıran hikayeler olmasa da polisiye sevenler için akıcı bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
1 günde bitirebilme başarısına erişmemdeki sebep sanırım kısa hikayelerden oluşmasından ötürüydü.
Her hikayede farklı karakterler olay örgüsü,kendine çeken anlatım sanırım sıkılmayı önlüyor.
Kurgular biraz basit,kafa karıştıracak birşey yok,bazen başlarken tahminde bulunulduğunda doğru çıkacak tebessüm edeceksiniz.
Kurgusal olarak zayıflık sanırım kısa hikayelerden oluşmasından ötürüdür diye düşünüyorum.
Kötü bir kitap olmamakla birlikte plajda okunabilir ama sıkı polisiye isteyenleri kesmeyeceği kesindir.
18 hikâyeyi 200 sayfaya sığdırmakta zaten biraz hikayelerin olgusundan da fedakarlık etmek demek.
Kitabı bir kerede bitirmeye çalışmazsanız büyük zevk alabilirsiniz.
Kitabın isminden dolayı onu aşk romanı sananlar kervanindanim bende .
Orhan Pamuk'un okuduğum ilk romanı Kırmızı Saçlı Kadın. Kitabı genel olarak beğendim .
Roman yazıldığı dönem ile ilgili fazlasiyla bilgi veriyor okuyucuya.
O dönemin inşaat sektörü ve tiyatro yapısının üzerinde fazlasıyla durmuş.
Orhan pamuk'un “baba”figürü yine