Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Merve Hazır Karakurt
Merve Hazır Karakurt
@Mervehk
Reading is a power. Hayat kısa yemeye önce tatlıdan başlayın
Matematikci
Lisans
Dünya
18 kütüphaneci puanı
94 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Sevmek
İçerisindeki bilgiler, çocuk yetiştirmeki eksik parça mı tam emin değilim. Bununla birlikte işe yarayan,örneklerle aydınlatan ve farklılık sağlayan bilgi mevcut. Kitabın tam olarak üzerinde durduğu 1 durum var. O da “çocuğun duygularını kabullenin” altın nitelikte ve çocuğu anlayarak sakinleştiren bir bilgi olduğunu düşünüyorum. Ebeveynlerin zaman yönetimi yapamadığı durumlarda tepkilerini çocuklara göstererek, etki-tepki yasasıyla çocuğun da öfkeyi aynalaması sonucu çıkan zıtlıkları en iyi sonuca ulaştıran bir yöntem olarak ele alınmış. Duyguları anlamak,tanımlamak ve tanıtmak çocukları rahatlatan,çocuklarla kurulan bağı güçlendiren bir yöntem olduğu ele alınmış kitapta.
Okuyarak,çocuk iletişimiyle ilgili güzel sonuçlar çıkarabilirsiniz. Ek olarak beklentiniz çok yüksek olmaması gerekir diye düşünüyorum. Farklı bilgiler ele alınmıyor, birkaç bilgi ve bolca vaka ele alınarak harmanlanmış bir kitap
Kitapta yer alan bu kısım, kitabın özeti niteliğinde:
Bu kitapta tartıştığımız beceriler nesiller boyu bize aktarılan kalıpları değiştirebilir. Bir ebeveynin söylediği gibi “Anne ve babamın benim için iyi olanı istediklerini bildiğim halde konuşma şekillerinin bende yalnızca karmaşaya ve kızgınlığa neden olduğunu anladım. Bir süre onlara itaat ettim belki ancak uzun vadede onlarla aramda devam edecek sevgi dolu bir ilişki oluşmadı. Çocuklarımla daha farklı bir ilişkim olsun istiyorum.”
İçindeki Sana Rehber
Yılın biten ilk kitabi
Psikonet'"in Kendine Yardım Serisi kitaplarından
biri.Oyküleşmiş seansların içerisinde mutlaka bir
cümle,bir hikaye,bir duygu kişisel farkındalığınızı
arttıracak nitelikte.Bir kez daha sakinleşip,anda
kalıp kendini akışa bırakmanın verdiği huzuru
özümseyerek kapattim son sayfayı.
Sabahattin Ali'nin kaleminden 13 hikaye 4 masaldan oluşan eseri Sırça Köşk.
Hikayelerin her birinde ülke ve insanların sorunlarını ele alıyor. Memleket hikayeleri olarak okunuyor hepsi. Saf Anadolu insanımızın duygularını kolay bir şekilde sömüren , kendini akıllı sanan vicdansızları anlatmış Sabahattin Ali.
Bir hikayesinde "Yahu bu memlekette acı,keder,sıkıntı ve gamdan başka bir şey yok mu? Biraz güzel şeylerden bahset" diyor ve bahsedebileceği mutluluk "Bahtiyar Köpek" oluyor. Evet memleketteki bahtiyar olan tek canlı: Köpek. Mutlu,huzurlu ve refah içerisinde yaşayan bir toplum olsaydı eminim insanlardan da bahsederdi. Ne yazık ki...
Hikayeler 1940'larda yazılmasına rağmen, üzerinden 78 yıl geçmesine rağmen okurken yine günümüzü çağrıştırıyor. Her nesile ve her rejime ya da değişmeyen her düzene hitap etmesi hoşuma gitti. Okumak keyif vericiydi. Deneyimleyin derim.
Okur Takip Önerileri
Nasıl güzel bir kurguydun sen öyle ?
Olay,kurgu ve bağlantıları harika olan bir kitap yazmış yine Livaneli. Her yazdığını okurum dediğim harika bir kaleme sahip üstat :)
Küçük bir köyde yaşanan cinayetin çözümlenmesi için geçen zamanı anlatıyor roman. Kahramanımız Ahmet şehir hayatından sıkılıp emekliliğini bu köyde geçiren bir mühendis ve kitaba adını veren de ikiz kardeşi Mehmet'in hayatını anlatıyor bizlere.
Kitabın sonunu resmen iple çektim diyebilirim. Cinayeti kimin işlediğinden çok Mehmet'in hayatına odaklandım ve sonunu öğrenmek istedim. Kitabın sonunda hem Mehmet hem ikizi Ahmet hem de cinayetin faili çözümleniyor.
Yine ve yeniden hayran kaldığım bir romandı. Okuma listenizde mutlaka bulunsun derim. Keyifle okuyun :)
Halil Cibran, dünyada sahip olduğumuz iyi ve kötü kavram ve duyguları bir meczubun bakış açısıyla kaleme alarak bizlere aktarıyor. Keyifle okunan bir kitap.
Umutsuzluğunu umut edinmiş bir kadın..
Tezer Özlü, kendini ve yaşamını bulmak için sürekli seyahat edip, aşık olup, acı çekip ölümü tek başına karşılayan depresif kaleme sahip muhteşem bir yazar. Geriye bıraktığı eserlerle anılan Özlü, kalemiyle bağlıyor okuyucuyu kendine. Hayatı boyunca intihara ve yazıya olan eğilimi olduğu için bunalımı ve acıyı çok güzel ifade ediyor.
1983’te Auf den Spuren eines Selbstmords (Bir İntiharın İzinde) adıyla Almanca kaleme aldığı romanını, o yıl Almanya’da yayımlanmamış eserlerin ödüllendirildiği Marburg Edebiyat Ödülü’nü kazanıyor. Yazar romanını Türkçe anlatı olarak çevirerek ‘Yaşamın Ucuna Yolculuk’ adıyla 1984’te Türkiye’de yayımlatıyor.
Kalemi, ifadesi ve anlatım üslubu yalın bir acıya dönüşüyor okurun içinde. Yapı Kredi Yayınları’nın baskısını okuduğum anlatı akıcı ve kısa olduğu için bir çırpıda biterebileceğiniz tarzda. Hayata başka bir pencereden bakmayı isteyip başaran Tezer Özlü, kitapları aracılığıyla bizlere de bu bakış açısını sağlıklı bir şekilde aktarmış.
Keyifli okumalar dilerim.
Bir şarkı önerisi: Sinéad O'Connor - Nothing Compares 2U
Kitabı eline alıp içindekiler bölümünü görünce harika bir roman olacağını anlıyor insan. 4 bölümden oluşan ve bölüm başlıkları Hümeyra’nın seslendirdiği sözleri Şevket Rado’ya ait ‘’Kördüğüm’’ şarkısından kesitlerden oluşuyor. Tabii ki kitabın adı ve konusuyla uyumlu bir tercih olmuş bu seçim. Film tadında bir öyküsüyle harika bir kitap olmuş. Tavsiyemdir
Yapmacık,duyarsız ve insanları oyuncak sanan bir yaşama sahip olan Madame de Prie, istediği ölümü tadabilir mi?
Stefan Zweig eseri olan keyifli ve ince bir öykü,öneririm.
Anne Frank yazar ününe sahip olmayı çok istemiş ve bence sonuna kadar hak etmiş fakat bu arzusunu görememiş küçük bir kız. Savaş döneminde geçirdiği sıkıntılı dönemi, bir mağaza müdürünün yardımıyla, mağazanın üst katında kalabalık yabancı insanlarla yaşaması gerektiği 2 yılını günlük tutarak aktarmış. Güzel bir kitap tavsiye ederim...
Frida hayata sağlam düşünceler, azmi ve muhteşem yetenekte resimlerini bırakıp hasta yatağında gözlerini hayata kaparken Diego yanında olmuyor ve bu beni çok üzdü. Frida’yı tanıyorum ama okuyup tanışmak daha bir keyifli ve detaylı bir olaydı benim için. Ne olursa olsun hayatı bazen hafife alıp bazen üzülüp bazen de dibe batıp tekrar çıkmalı. Bunun güçlü örneği de Frida oluyor benim için. Tavsiyemdir keyifle okuyacağınız bir roman.
2.Dünya savaşı,Hitler dönemi Almanya’sında yaşayan küçük bir Kitap Hırsızı olan Liesel’in hayatına yer verilmiş. Hikaye başlangıcından sonuna kadar acınaklı olaylarla dolu olması biraz zorladı beni. Ama anlatıcı “ölüm” olunca fazlasıyla merak uyandırdı. Savaş dönemi bodrum katında bir Yahudiyi saklayan Liesel ve ailesinin yaşadığı zorluklara değinilmiş. Liesel için en önemli şey ‘kelimeler’ ve bunun için kitaba ihtiyaç duyuyor. Yaşadığı şehirde valinin eşinin evindeki kitapları çalmaya başlıyor,çaldığını zannediyor tabii ki.
Okurken kitabın ortaları sonuna göre biraz yavaş akıyor ama son 100 sayfa tamamen akıp gidiyor satırlar ve olaylar. Güzel anlatıcı ve güzel bir kitaptı. Tavsiyemdir
Kafka’nın alıntılarını içeren, Aylak Adam Yayınları Aforizmalar serisinden güzel bir kitapçık. Kafka’nın hayata bakış açısını alıntılarla okumak zevkliydi. Keyifle okuyun
Gregor bir gün uyanıyor ve kendini böceğe dönüşmüş olarak buluyor. Hayatını,kendisi olarak girdiği odada bir böcek olarak ailesinden dışlanmış bir şekilde devam etmesini ve son bulmasını anlatıyor hikaye. Gregor böcek haliyle yalnızlaşmış,çıkarcı ve değişken insan hallerine şahit olup aktarıyor okuyucuya. Kitabı beğenerek okudum. Akıcı ve yalındı sıkılmadan hemen okunan 74 sayfalık bir hikaye. Tavsiyemdir
Margaret Atwood şair,eleştirmen,denemeci,feminist ve yakın zamanın en onur duyulan kurgu yazarları arasında gösteriliyor. Yazmaya 6 yaşında başlayıp 16 yaşında profesyonel yazar olmaya karar vermesine şaşırmadım, Damızlık Kızın Öyküsü kitabındaki distopyayı okuyunca.
Feministliğini ve hayal gücünü birleştirerek böyle harika bir eser ortaya çıkarmış yazar. Kitap 2017 çok okunanlarda yerini almıştı fakat 2018 yılında da listede olacağını düşünüyorum. Fantastik distopyaların yerini değer ve anlam katan distopyaların alması gözümde saygıyla okunması gereken kitap sıfatına denk düşüyor. Tavsiyemdir, mutlaka okuyun
Kitap çevirisi yaparak hayatını geçindiren,on üç yaşında bir kız çocuğuna sahip ve çok sevdiği eski karısı Nergis’den ibaret bir hayatı olan Aziz’in hikayesi anlatılıyor kitapta.
Eski arkadaşı Tülay ile karşılaşması sonucu üniversite döneminde tanışmadığı ama hep çevresinde olan sosyopat Abdül’ün öldürüldüğünü öğrenir. Ve bir gün Aziz gözlerini açtığında 20 yıl öncesine üniversite hayatında uyanıyor. O yıllara geri dönmesi Aziz için,10 yıl sonra Nergis’in onu boşamaması, Abdül cinayetini önleyebilme ve kızının babasıyla gurur duyacağı bir mesleğe sahip olabilme şansını yakaladığı düşünür.
Fakat avantaj gibi görünen bu geçmişe yolculuk Aziz için şimdiye kadar bilmediği,aşkından ızdırap çektiği Nergis’in sırlarını ortaya çıkarıyor.
Aziz ile beraber sırları öğrenince şok etkisi altına girdim. Böyle çarpıcı sayfalar ve olay örgüsü beklemiyordum.
Geçmişe de gitsek geleceği de görsek bazı şeyler sadece yaşanması gerektiği için yaşanıyor dedirten bir kitaptı benim için.
Fantastik polisiye türü bir kitap. Keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Tavsiyemdir.
Dostoyevski’nin kitaplarından derlenmiş 265 söz yer alıyor. Herkesin baş ucu kitabı diye tanımladığı; benim için gözünü kapatıp rastgele açılan bir sayfadan göze çarpan ilk cümlelerin bize o an vermek istenilen mesajdır kitabı. Tavsiyemdir.
Livaneli eserlerini bir bir tüketirken en son okuduğum romanı Leyla’nın Evi oldu.Livaneli ne yazsa okurum dediğim türe sahip bir yazar olduğu için bu eserini de beğenerek okudum.
Roman geçmişten günümüze uzanıyor. Osmanlı torunu olan Leyla Bosnalı’nın miras kalan yalının bahçesindeki müştemilat evinde kalan bir asilzade örneği. Ve kuşaklar boyu konaklarda hizmetkarlık yapan Ali Yekta Cevheroğlu,oğlunu yetiştirip bir beyefendi yaparak büyütmeye çalışmış. Oğlu Ömer ise babasından ve kaldıkları konaklardaki sahiplerin yardımıyla iyi bir öğrenim ve eğitim alarak zengin banka sahibi bir iş adamı. Ömer’e iş hayatında ve sosyal hayatında işine yarayacak,ön plana çıkaracak her şeyi öğreten Ali Yekta Bey sadece kadın ilişkilerini öğretmemiş ve bu eksiklik Ömer’in eş olarak seçtiği Necla’nın sonu Ali Yekta Bey’in de pişmanlığı oluyor.
Ömer ve Necla Cevheroğlu, hile ve yalanla Leyla’nın elinden aldıkları ev, Leyla’yı küçüklüğünü bildiği gazeteci Yusuf ve Yusuf’un kız arkadaşı olan isyan yüklü,öfkeli sahne adı Roxy gerçek adı Rukiye olan Alman kızı ile Cihangirdeki küçük dairede yaşamaya sürüklüyor.
Birbirinden farklı,tek ortak noktaları “insan” olanların,hayatlarının bir yerde bir şekilde kesişmelerinin hikayelerini yazmış Livaneli. Öğrenerek,merakla ve şaşkınlıkla aktı gitti kelimeler,sayfalar. Tavsiyemdir
“Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.” demiş Yaşar Kemal;hak vermemek elde değil. Livaneli farklı bir tarzla ele almış romanını,realist kalemine alışıldı fakat bu roman tam bir ütopya. Hepimizin mutlaka hayal ettiği, gözümüzün gördüğü yerleri baz alıp üzerine eklediğimiz masmavi berrak deniz, ülkeden uzak sakin bir yaşam.
Livaneli de
El Mustafa,Orphalese kentinde on iki yıl yaşamış ve doğduğu adaya geri dönmek için gemisini beklemekte olan bir Ermiş.
Kentten ayrılırken geride kalan insanlara,yaşamdan ölüme giden sürede nasıl yaşanılması gerektiğini öğüt niteliğinde anlatıyor.
Söylediği her söz “evet haklı böyle olması gerek” diyerek okuyorsun sayfaları. Okundukça içselleşen,içselleştikçe anlamlanan yaşama dair öğütlerin etkisinde kaldım. Beğenerek okudum tavsiyemdir.
1986’da genç yaşta hayata veda eden Tezer Özlü’nün ardından,kalan güncelerinden ve anlatı parçalarından toplanan yazıları 1990’da Kalanlar adlı bu küçük kitapçıkta toplanmış.
Olay örgüsü olmayan deneme ve alıntı türlerinde akıcı bir okuma sağlayamıyorum maalesef
Oruç Aruoba, De Ki İşte’yi Ölüm,Yaşam ve Felsefe olarak sınıflandırmış. Kitabında çevirilere,felsefi metinlere ve şiirsel metinlere yer vermiş.
Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu ve su gibi aktı sayfalar.
Keyifli okumalar dilerim.
Stefan Zweig gözüyle üç büyük ustanın hayatına bakmak heyecan verici bir deneyimdi ve aynı zamanda bilgilendiriciydi de.
Balzac, Balzac olabilmek için kendini ve duygularını adamış gerçek bir yazar. Napolyon’a beslediği kinle kendi varoluşunu ve edebiyatını beslemiş,büyütmüş ve günümüze kadar aktarılacak başyapıtlar üreten bir usta olduğunu bir kez daha anladım. Beni etkileyen, yıkılıp yıkılıp tekrar güçlü bir şekilde sanatına tututan bir Balzac olmasıydı. Duygularını o kadar yoğun yaşayan biriymiş ki okurken hayret ettim. Ve gözümde,tüm inanç ve azimle yapılan işlerin mükafatsız kalınmadığını ispatlamış oldu. Kazanımım da başarmak istediğini alana kadar durmamak gerektiği oldu.
Tabiki diğer etkilendiğim de Dostoyevski ve muhteşemliği. Genç yaşında “Yeni bir Gogol doğdu.” diyerek kucak açtığı şöhretine Petraşovski suikastından sorumlu tututalarak idama giden uzun bir yol. Kötü geçen mahkumiyet sonrası arkada bırktığı ne bir dostu ne de o şöhreti kalmamış ve sevdiği Rusya’yı terketmek zorunda kalarak Almanya’da dilenerek yaşar ve bu sürgün hayatına vücudu da tepki gösterir. Buna rağmen hasta yatağından sürünerek yazdığı, bizler için büyük eser olan Suç ve Ceza, Budala, Ecinniler ve Kumarbaz eserleri ortaya çıkıyor.
Sanata olan aşkı,yazma büyüsü ve aktarma azmi gerçekten başarıyı fazlasıyla hakettiğini bir kez daha öğretmiş oldu bana.
Bilgilendim ve severek okudum. Tavsiyemdir
️
Şermin Yaşar kalemiyle unutulmuş,dikkat etmediğimiz,bir yerlerde sessiz sedasız ve kalbi bir şeylere kırılmış sıradan insanların hayatına dokunmuş.
Yazar okuyucuyu büyüleyerek etkisi altına almayı çok iyi başarmış. Bu özelliği, 3 çocuk annesi olması ve yaşamında kattığı deneyimlemeler sonucu sahip olduğu çok açık.
Kısa kısa bir sürü hikayeler yer alıyor kitapta fakat okudukça uzun uzun hisler uyandırıyor. Bir Muazzez ancak böyle sevilebilir,intihar eden bir bakkalcının veresiye defteri ancak bu kadar duygu yüklü aktarılabilir ve Betül’ü ölen bir anne ancak bu kadar acılı bir depresyon süreci olabilirdi. Kalemi sıcacık,hisleri derin,üslubu yalın harika bir öykü dizisi olmuş.
Kitaptaki her bir kahraman kendilerine özel dünyalarında hepsi de ayrı birer başrol,hepimizin kendi hayatlarımızdaki başrol olduğu gibi. Bu başroller oldukça tanıdık,bizden kesitler. Bazısı hep dua okuyan bir Hacıanne bazıları çok yemek yiyen yan komşu Meral teyze bazıları ise oğlundan şikayetçi bir Sabit abi. Her biri bizim yaşamımızın bizim kültürümüzün içindeki tanıdık isim ve yaşamlar.
“Bedava malı paylaşırken herkes acele ediyordu,hakkı olmayanı alırken daha telaşlı oluyordu insanlar.” Basit ve sıradan gelen bu davranışı çoğumuz farketmiştir ama cümleye dökülme şekli daha da anlam katıyor eylemlere. Şermin Yaşar da sessiz hareketlerin sesi farkedilmeyenlerin farkındalığı olmuş.
Severek okuduğum bir kitap oldu ve severek de tavsiye ediyorum ️
Polisiye türü kitaplar bir iki taneyle deneyimlediğim fakat bana uygun olduğunu düşenemediğim,sayfaların arttıkca arttığı ve çok geç bitirebildiğim bir tarz olduğunu net bir şekilde söyleyebilirim. Sherlock Holmes’un zeki ve başarılı bir dedektif olduğunu sanırım bu evrende bilmeyen yoktur ama onu Sır Arthur Conan Doyle’nin oluşturduğu bir kahraman olduğunu bilen de sanırım pek yoktur. Böyle bir karakteri oluşturup,olayları çözümleyip ve cinayetleri sonuçlandırıp örgüyü tamamlayarak kaleme alması bence Sır Arthur’un hayal gücünü zeki ele alabilen biri olduğunu gösteriyor. ▪️
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Modern Klasikler dizisinin tamamını okumayı düşünüyorum. Korku Vadisi serinin 5. kitabı olarak ele aldım.
Eser iki bölümden oluşmakta olup birinci kısımda Sherlock, Dougles cinayetini şaşırtıcı derecede çözer. Bölüm sonunda gerçekten şaşırmıştım. Olayları kahramanla beraber ben de çözümleme yaparım fakat kitapta çözümleyemediğim bir sonla karşılaştım. ▪️ İkinci bölüm ise Korku Vadisi olarak bilinen bölgedeki hesaplaşma cinayetin neden işlendiği ile ilgili bütün kurgu anlatılmış. Polisiye severler için eminim güzel bir eserdir. Fakat benim için kesinlikle okunması gerekenler arasındaki sıralamaya giremedi. Keyifli okumalar.
Korku Vadisi - Sherlock HolmesArthur Conan Doyle · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20168,5bin okunma
Romantik türü kitaplarla Julia Quinn’in Bridgerton serisi olan Yüreğe Söz Geçmiyor ile tanışmıştım. Lise döneminde müfredatı tamamlayan edebiyat hocamız okuma saati yapmasıyla. Dükler,düşesler,çeşit çeşit balolar ve kraliyet aileleri gerçekten o dönem vazgeçilmezimdi. İngiliz giyimi ve aksanına hayranlığım çocukluktaki okuduğum kitaplardan sanırım . . Şimdi Anna ve Fransız Öpücüğüne gelecek olursak,beni lise dönemine geri sürükledi. Arada unutulan kıpırtılı ve heyecanlı dönemlere dönmek isteyenler için tatlı bir kitaptı. Anna’nın lise son sınıfta babasının Atlanta’dan Paris’e yatılı bir okula göndermesiyle değişen hisleri,tek başına olma duygusu ve arkadaş hatalarıyla büyümesini anlatan bir kitap. Anna ve Etienne’in aşkı üzerine kurulan arkadaş ilişkileriyle genişleyen bir hikaye. Beni heyecanlandıran kısımları Paris’in detaylı anlatıldığı yerlerdi. Aşk kitabı tabi aşk şehrinde yazılması artı bir puan kattı benim gözümde.
Sevimli saatler dilerim
“Önce bir açıklama yapmama izin verin. Ben aslında ‘öykü’ yerine ‘hikaye’ demeyi yeğliyorum. Çünkü öykü,’öykülenmek’ kokuyor,yeteri kadar sıcak ve yerli değil. Hikâye ise ‘Dinle neyden kim hikâyet etmede’ dizesinde görüldüğü gibi şiirsel ve köklü, bize ait. Bu yüzden izninizle ‘hikaye’ diyeceğim. “
Zülfü Livaneli’nin röportajından küçük bir kesit ile başlamak istedim. Evet bu eser gerçekten öykü değil bir hikaye.
Livaneli hikayeleri,kendi yaşamından da oldukça katkı olduğu için sanırım bu kadar içten ve samimi. Gurbeti,siyaseti,acıyı,ötekilenmeyi,korkuyu ve çaresizliği kendi de yakından yaşadığı için bu kadar güzel anlatabilmiş,yansıtabilmiş ve hissettirebilmiş.
Kitapta sekiz hikaye yer alıyor. Türklerin siyasi,işci ya da mülteci olarak Avrupa’ya gitmek zorunda olmalarının hikayeleri bunlar. Zorlukları,dışlanmaları ve bir türlü benliklerini kabul ettirememeleri o dönemim zorluklarını direkt bana hissettirdi. Livaneli kalemiyle ustaca dans ettiği için yazılanlar gerçek birer yaşam hikayesi oldu benim için.
Kitapta en sevdiğim hikaye kitaba adını verem Arafat’ta Bir Çocuk oldu. Bir şapkaya verilebilecek en güzel anlamları verebilmiş yazar. Hikaye sadece benim gözümde değil çoğu gözde sevilmiş ki İsveç ve Alman televizyonlarında film yapılmış. Okunulası bir kitaptı. Önerimdir okunmalı,okutturulmalı.
Hüzünlü Bir Ponçik,adı dikkatimi çekti itiraf ediyorum. Sosyal medya ve D&R çok satanlar bölümünde yer alması extra ilgimi çekmişti tabii ki. Yılbaşı alışverinde aldığım on iki kitaptan bir tanesiydi ve yeni okumaya fırsatım oldu. Sanırım ilk defa kendime “keşke okumasaydım” dediğim,zamanımı katleden bir şey oldu. Kitap sadece uyudum,uyandım,bir kızı gördüm aşık oldum,ayrıldı,şarkı dinledim..... şeklinde devam eden yazanın kendi hayatını anlattığı,sayfalar dolsun diye büyük punto yazı tipi seçilmiş boş kelimeler zinciriydi. Almadan önce detaylı inceleseydim dediğim bir kitaptı. Çağrı Taner sosyal medyada komik paylaşımlar yaparak tanınmış sonra kitabı yazmış,keşke sadece komik videolarla sınırlı kalsaymış. Kitabın yarısı, yeni neslin bir kesminin tercih ettiği üslup,ayrılık acısını adeta bir Atilla İlhan edasıyla söyledikleri sözlerin capslerini içeriyor.
Edebiyatı,romanı,aşkı ve acıyı bu tarz neslin ellerine bırakarak çok büyük hata yaptı yayın evleri. Ve ben de kitabı alarak destek verdiğim için hata yaptığımı hissediyorum.
Kitabı bitirdikten sonra yorum incelemesinde bulundum ve hayranının da çok olduğunu gördüm,şaşırdım. Sosyal kültürel denilen olaya kapılmış oldum. Üzgünüm ama şiddetle uzak durun.
Sıkıntılı bir dönemde olduğum için mi etkilendim yoksa etkilendiğim için mi sıkıntılı bir döneme girdim? Sorusunu bir çok kez sordurtan 21 hikaye,172 sayfa, 1 Mine Söğüt kalemi oldu benim için. Kadınlığımın iliklerine işlediği hikayeler beni üzdü,sinirlendirdi ve keşkelere boğdu. Tekrarladığı söz öbekleri,vurgulamak istediği düşünce ve duyguları sanki ben yaşamışım gibi hissettirebildi yazar. Beğendiğim ve deneyimlediğim için sevdiğim bir kitap oldu. 21 farklı kadının 21 farklı hikayelerini anlatarak nasıl delirdiklerini,nasıl üzüldüklerini ve nasıl intihar edebildiklerini anlatıyor.
Hikayeler okurken kahramanın yerine kendimi koyarak daha akıcı ve hissedici hale getiririm kitapları. Fakat bu hikayelerde kahramanların yerine kendimi koymak eziyet vericiydi. Ve hiçbir kadın bunları yaşamak,hissetmek hatta duymak zorunda olmamalı. Bazen televizyonda bazen gazetede bazen de kitaplarda okuduğumuz kan donduran olayları maalesef bir yerlerde birileri acılı bir şekilde hikaye değil gerçeğini yaşıyor. Ve biz sadece bakarak,duyarak ve okuyarak sınırlı kalabiliyoruz. Umarım hiçbir insan yaşatıldıkları şeyler yüzünden hayatından vazgeçmek zorunda kalmaz. Her kadın okumalı,tavsiyemdir.
Öncelikle kapak ve sayfa tasarımını çok beğendiğimden dolayı şimdiye kadar Emir Tali’nin adını duymadığım için pişmanlık yaşadım. Hasan Ali Toptaş ile “Kuşlar Yasına Gider” kitapı sayesinde tanışmıştım ve kaleminin sadeliği,yalınlığı ve dinginliği beni içine çekip dinlendirmişti. Diğer kitaplarına başlamak istemiştim ki Kasım 2017 de basılan Gecenin Gecesi’ne nasip oldu Hasan Ali Toptaş tecrubem. Öykü konusunda gayet başarılı bir yazar. Burda da 5 minik öykü ile açmış dünyasını bize. En sevdiğim öyküsü “Şeytan Uçurtması” oldu. Tabi sizleri de kendinize çeken ve seveceğiniz öyküler diğerleri olabilir. Öğrenmek için okuyun derim. En son okuduğum bunalımlı kitaptan sonra beni dinginleştiren bir eser oldu. Tavsiyemdir,keyifle okuyun.
