Tekila Leyla derlerdi ona arkadaşları, ahbapları ve müşterileri. Öyle derdi ona beş kadim dostu. İşte öylece duruyordu cansız bedeni ama beyni çalışmasına son vermemişti. Tam on dakika otuz sekiz saniye boyunca… Gördü Leyla, duydu, hissetti. Ve anladı aslında hayatın sadece bir ilizyondan ibaret olduğunu...
Soluksuz okuduğum bir kitaptı, hatta kitabın sonlarına doğru nefes alıp
almadığımı bile hatırlamıyorum. Gerek yazarın dili gerekse kitabın akışı olsun harika bir eserdi benim okuduğum. Sizlere bu kitaptan verebileceğim tek söz şudur ki bana ait olan: “Hiçbir şey için bekleme, yarına sahibim deme. Şayet geç kaldığını anlarsan zaman yanından çoktan geçip gitmiş olur.”
Siz de Tekila Leyla ve arkadaşlarının hikayesini merak ediyorsanız bu soluksuz yolculuğa katılın derim. Şayet yolculuk sizi hiç bitmeyen bir sorguya çekebilir: “Aynı anda hem mutlu hem de mutsuz etmesini bilen, kiminin umutlarını çalmış, kimini yaşadığı onca şeye rağmen hâlâ ayakta tutan, kimini ise sevdasından etmiş hayat nedir aslında?”