Basın sansürü de doruk noktasına çıkmıştı. İşin aslı, Abdülhamit döneminin basın sansürüne karşı olan İttihatçıların iktidarında daha sıkı bir basın sansürü olmuştu. İşgal kuvvetlerinin basın sansürü ise en ağırıydı.
Sultan Abdülhamit 'in tabutunu bütün bir milletin gözyaşı uğurlamıştı. Talat Paşa'nın geleceği kadar karanlık bir gece içinde, zaafla ve titreyerek iltica ettiği gemiyi ise yine o milletin laneti uğurladı.
Gerek kişisel gelişim gerek ekonomi kitaplarında yurtdışı bestseller kitaplarda anlatılanların Türk kültürüne doğrudan uyduğunu düşünmüyorum.
Bu kitap için beklediğim tadı alamadığımı söylemek isterim. Amerika ve Türkiye’de bambaşka ekosistemler var. Türkiye için doğrudan referans alınamayabilir.
Üye olduğum telegram gruplarında artık taciz boyutuna varan tanırım içerikleri ve pdf paylaşımlarından etkilenerek okudum. Başta beklentim çok daha yüksekti ama hikayeyi vasat bulduğumu söylemek isterim.
Anlamsız cinsellik içerikli serpintilerin hiç ama hiçbir anlamı yok. Sonu alelade bağlanmış. Kitabı sanki birisi başlamış, başka birisi bitirmiş gibi...
Bazen farkında bile olmadan öyle çılgınca şeyler yapmaya niyet edersin ki bilinçaltın bunu senden hınzır bir çocuk gibi saklar. Bazen bilinçaltın, senden habersiz kendi planlarını yapar.
Nihayet beklediği an, doğru an geldiğinde ise artık geri dönmek için çok geçtir. Seni uygar dünyanın güvenli bahçesine bağlayan zincirler teker teker kırılırken yapmak üzere olduğun şey, ne kadar çılgınca, akla ve mantığa ne kadar aykırı olursa olsun bu vahşi çağrıya boyun eğmekten başka seçeneğin olmadığını görürsün.
İnsanlar bunu hep yapar.
Bir anda oldu, derler. Ve bu bir yalandır.
İki yanı kör uçurum olan ince bir çizgide dengede durmaya çalışırken seni aşağıda neyin beklediğini değil, karşıya geçebilmek için atacağın adımları düşünmelisin.