Hiç geriye bakmayacaksın. Hayat tek bir yönde ilerler ve kafanda geçmişle ilgili hangi düşünceler olursa olsun, bunların kahrolası zayıflığının dışında hiçbir şeyle ilgisi yoktur. Hiçbir şey olmuş olanı değiştirmez. Olan olmuştur ve hep öyle kalacaktır. Ya onun seni ruhen yıkmasına izin verirsin ya da vermezsin.
One ne istediği sorulduğunda kitaplar, ağaçlar ve müzik gibi şeyler hakkında aşırı bir heyecana kapılabilirdi. Bitkiler ve mevsimler hakkında. Bir de özgürlük hakkında. Aptal bir işveren tarafından alınıp satılmamak hakkında, gününün dakikalarının kendi dışında biri tarafından bir dolarlık kesirler halinde değerlendirilmemesi hakkında.
Kabuslar sadece rüyalarda olmuyordu, en korkunçlarını gözleri açıkken yaşıyordu insan; çünkü hayatın hayal gücü, insan beynininkinden çok daha kuvvetli ve acımasızdı.
Bazen insan ruhu yüzünü geceye döner ve o zaman hiç güneş doğmaz. Gün bir döngü değil, monoton bir çizgi halini alır ve dünya tıpkı bir kağıt gibi dümdüz olurken, hayat engebeli olmaktan çıkıp engebenin kendisine dönüşür. Kötü günler denen vakitlerdir bunlar. Aslında ölü günler denmesi gereken, her insanın, ömrünün değişik zamanlarında içine düştüğü bataklık günleridir. Hatıralarda hep çoksiyah, azbeyaz ve hiçrenkli olarak yer eden, doğduğuna pişman olma zamanları... Sadece yaşayanın bildiği, dışarıdan bakanın küçümsediği günler, geceler... Herkesin kıyameti kendine koptuğundan ve herkesin yangını kendini yaktığından, içinde olduğumuz karanlığın ne kadar koyu olduğunu kimse göremez. Geçer derler sadece bilmiş bir tavırla, geçer merak etme. Doğrudur söyledikleri, gerçekten de geçer ama ancak sen tek başına, o karanlıkta yeterince uzun süre yürüdükten sonra.
Bir insana yüzde yüz güvenmekle yüzde doksan dokuz güvenmek arasında dağlar kadar fark vardı. Çünkü eksilen yüzde birin nereden eksildiğini bilemezdin ve dünyanın bütün kazıkları o küçük "bir"in içine saklanabilirdi. O yüzden yüzde doksan dokuz, yüzde yüze olduğundan daha yakındı yüzde sıfıra.
Dünya önce kendi çevresinde, sonra güneşin çevresinde birkaç tur atmış, günler gecelere, yazlar kışlara, kışlar yeniden yazlara dönmüş, zaman akmış ve sonunda tüm lanetlenmiş insanlar gibi Narin de en çok kızdığına benzemişti.