Şili tarihinin korkunç ve karanlık döneminin "Bilinmeyen Boyut"u aslında bu metin.
1973 - 1990 yılları...
General Pinochet diktatörlüğü...
Kitabın merkezinde bu 17 yıllık süreç mevcut. Yazar Nona Fernandez (Gerçek adı Patricia Paola Fernandez), kaybedilen insanları, aileleri ve o dönemde yaşanılanları ele alırken hem hayal gücünü hem anılarını dahil ediyor ustaca.
Kitabın baş karakteri Andrés Valenzuela Morales. Şili Hava Kuvvetleri'nde bir asker. 1984 yılında, hala aktif görevdeyken, diktatörlüğün işkence, zorla kaybetme, yargısız infaz ve yasa dışı gömme dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlara katıldığını bir gazeteciye itiraf ediyor. Metinde işkence yapan adamın bu tanıklığını okurken yazar birçok konuya değiniyor. Kendinizi araştırma yaparken buluyorsunuz bir anda.
Yazarın kitabın sonlarında yer alan "Onca yıl geçmiş, kurtulmak imkansız. Zaman ilerlemiyor." cümlesinden yola çıkarsak bu yaşanılanlar, henüz iyileşmemiş ve zaman zaman kanamaya devam eden bir yara aslında.
Ayrıca kitapta Oscar Wilde'in Canterville Hayaleti, Mary Shelly'in Frankenstein'i Charles Dickens'ın Bir Noel Şarkısı gibi bazı metinlerarası imaların yanı sıra bazı filmlere atıfta bulunuyor.Alacakaranlık Kuşağı, Şirinler, Hayalet Avcıları ve Geleceğe Dönüş gibi...
Ve kitapta sözü edilen Amerikalı müzisyen Billy Joel'in birkaç şarkısını dinlemeden geçmedim.
Bilinmeyen Boyut, ilginç ve sarsıcı bir metin olmasının yanı sıra dolu dolu bir kitap. Beğenerek okuduğum bu kitabı listenize almanızı tavsiye ederim.
Şubat ayının ilk seçkisi #sınırsızülke kitabıydı. Kendisi de Kolombiya göçmeni bir ailenin kızı olan Patricia Engel, bu kitabında göçmenlik sorununu ele alıyor.
Kolombiya'dan Amerika'ya uzanan beş kişilik Kolombiyalı bir ailenin öyküsü anlatılıyor romanda.
Sınırların insanda yarattığı duygusal tahribat, yaşadıkları zorluklar, uğradıkları istismar, dışlanmışlık ve maruz kaldıkları zorbalıklar...
Özetlemek gerekirse; onuru ayaklar altına alan yanlış göçmen politikalarının bir aileyi nasıl darmaduman ettiğini okuyoruz.
Ayrıca metin aralarında Kolombiya'nın hem kültürel mirasına hemde mitolojik hikayelerine değinilirken ülkedeki kaotik durumlardan da bahsediliyor.
Elif Nihan Akbaş'ın çevirisiyle okuduğum 'Sınırsız Ülke' sarsıcı bir kitaptı. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Yazıyı kitapta yer alan bir cümle ile bitirmek istiyorum.
"Yeryüzünde hepimiz göçmeniz."
Yine bir kadın hikayesi
Yine bir Ortadoğu ülkesi...
Ve duyguların dışa vurumu.
Kadın olmak her yerde zor iken o coğrafyada kadın, değersiz bir varlık ne yazık ki. Bu kitapta da görüyoruz kadına dayatılan hayatı.
Afganistan'da savaş devam ederken tehlike altındaki bir evin küçük odasına konuk oluyoruz.
Yerdeki bir döşekte ensesindeki kurşundan ötürü bilinci kapalı olarak yatan bir erkek. Kocasının bașucunda, dua ederek onunla ilgilenen ve iki çocuğu ile hayatta kalmayan çalışan bir kadın.
10 yıllık evliliği süresince hor görülen, şiddete maruz kalan ve duyguları hiçe sayılan kadının iç dünyasından yükselen bir çığlığa tanıklık ediyoruz.
Anlattıkça ruhu hafifleyen kadının, kocasını sonunda çatlamasını beklediği sabır taşına dönüştürmesi.
Kısacası bu kitap bir kadının değil, o coğrafyada ezilen binlerce kadının sesi oluyor.
Yazar Atiq Rahimi'den okuduğum ilk eserdi. Bilinç akışı ve monolog anlatım tekniğiyle yazılan kitap oldukça sade ve akıcı bir dile sahip. Çevirmen Volkan Yalçıntoklu'nun payını da unutmamak gerek.
Kitap, 2008 yılında Goncourt Ödülünü kazanmış. Hem konusu hem de anlatım tekniğiyle bu ödülü sonuna kadar hak ediyor bence.