Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Niftani

Niftani yorumladı.
328 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
ÇOK BAŞKA BİR DİN
YouTube kitap kanalımda bu kitabı önerdim: ytbe.one/b1teQgT1toE Ali Şeriati'nin bir zamanlar dediği gibi bu sefer sizi ben rahatsız etmeye geldim. Öncelikle günaydın, sistemin masalına kısa bir süreliğine ara vermek isterseniz, hoşgeldiniz. Cemre Demirel (blogger adıyla Michael Sikkofield), ilgi alanları olan din, felsefe ve
Bir Başka Din: Tasavvuf
Bir Başka Din: TasavvufCemre Demirel · Düşün Yayınları · 2017604 okunma
Niftani okurunun profil resmi
Bu yorumu goodreads’ta yazmıştım ama burada aklı karışan insanlar daha fazlaymış. Buraya da yapıştırayım: Şu yorumla mı milleti rahatsız edeceksiniz? Bir iki kitap okumakla mı eleştiri sahibi olacaksınız? Körü körüne bir şeyi savunmaktan daha kötü olan bir iki şey okuyup o konu hakkında körü körüne eleştiri yapmaktır. Biri sadece yoğun bir şekilde bir şeye-dine-ideolojiye bağlanırken diğeri körü körüne bir şeyi kötülemektedir. Heyhât, Türkiye çok zamandır her konu hakkında fikir sahibi olan ama aslında bu konu hakkında çok az düşünüp ahkâm kesen insanlarla dolu. Evvela tüm eleştiriniz Vahdet-i Vücut üzerine kurulu. Her şeyden önce tüm mutasavvıflar Vahdet-i Vücudu mu savunuyorlar? Sahi mutasavvıflar kaç grup? Bir Mevlânâ, Hallâc-ı Mansur vb öyle mi? Hepsi de aynı şeyi savunuyorlar! Amerika’nın yeni dinini.. Bu olmaz. Böyle olmaz. Mesela Vahdet-i Vücud tezine bizzat İmam Rabbanî karşı çıkmış, bunu eleştirmiştir. Bunu ‘makam sarhoşluğuyla’ söylemeyen kimsenin sözünün tevil edilemeyeceğini de belirtmiştir mektuplarında. Dahası Hallâc-ı Mansur da söylediği şeyle imtihan olmuş ve alimler tarafından asılmıştır. Kalan sûfiler onun hakkında hüsn-i zann’da bulunmakta ve makamın bunu söylettirdiğini kabul etmektedir. Bu bile Vahdet-i Vücud düşüncesinin mutasavvıflar arasında bile tam rağbet göremediğine bir kanıttır. Öyle olsa direkt bunu savunurlar, "katettiği makamlar" diye tevile gitmezlerdi (Ki mesela İmâm-ı Rabbân'i Hz. İbn-i Arâbî için o makamı aşamamıştır diye eleştiride bulunur yine. En yüce mâkam olarak görülmez). Oysa sizin eleştirinize göre hepsi bir kefede! Hepsi Amerika dinini gerçekleştirmek için yuvarlanıp gidiyorlar. Sözünü ettiğiniz şarabın helal kılınması gibi şeriatın yasakladığı şeyleri mübah kılan fırkalar, gulat mutasavvıf fırkalarıdır. Bunlara hem ehl-i sünnet âlimleri hem mutasavvıflar yine şiddetle karşı çıkmış, hepsiyle mücadele etmişlerdir. Şu anda böyle mantar gibi türemelerinin sebebi de meydanda âlim ve mutasavvıf insanların kalmaması, çok azalmasıdır. Ortalık kimlere kalmadı ki, bir kaç tane de çıkmış haramları mübah sayıyor, çok mu? Ama burada bir itirazım daha olacak: Bugün mutasavvıf olmayan bir çok insan (ne yazık ki buna müslümanlar da dâhil) sistemin köpeği olmuş gidiyor. Mesele ise her defâsında şuraya bağlanıyor: Hakîkî alimlen azalıyor, müslümanların heva ve hevesleri çoğalıyor. Hepimiz sistemin getirdiği rehavet içerisindeyiz. Burada tasavvufu günah keçisi kabul etmeniz son derece mantıksız. Çok daha derinlikli eleştirilere ihtiyacımız var. Gelelim rei dini, panteizm, pananteizm, tasavvuf ve hepsinin bir potada eritilmesine. Kategorilerin gözleri sel oldu ağlıyor şu an. Bir şeyi tasnif ederken benzerlikten çok benzemediği noktalardan hareketle tasnif ederiz. Yoksa fare de hayvandır insan da. Böyle der, çıkardık işin içinden (böyle bakınca her şey bir oldu değil mi?). Tasavvuf için de böyledir. İslâm için de. İslâm'ın getirdiği din yeni bir din miydi cidden? Câhiliyye dönemindeki ibâdetlerden farkı nedir mesela, araştırdınız mı? Allah, melekler, ibâdetler... Hepsi vardı ama biraz fazlası vardı. Ya Yahudilik ve Hristiyanlık? İslâm'a baksak hepsinden bir iz görürüz ama hakîkatte İslâm hepsini aldı, ayıkladı, tevhîde uygun hâle getirdi. Bugün ateist bir insan sizin bakış açınızla İslâm'a bakacak olsa câhiliyye devriyle olan benzerliği yüzünden ikisini bir torbaya kor ve "islâm câhiliyye diye yerilen dönemin devamı olan bir dindir" derdi. Yine Hristiyan ve Yahudiler bu sebeple Resulullah (sav)'i "kopyacı" olarak nitelendirirler. Ama benzemediği noktalara odaklanamadıkları için İslâm dinini diğerlerinden ayıranın ne olduğunu da kavrayamazdı. Bu sebeple, ilim yaparken kategorilendiririz. Çünkü insanoğlu şeyleri ancak kategorilendirerek bilir. Kategorilerimizin doğruluğu da farklılıkların gözönünde bulundurulmasıyla mümkün olur, benzerlikleriyle değil. Tasavvufun kendi içindeki kategorileri, gerek içinden gerek dışından kendisine yönelik getirilen eleştirileri kitap nasıl yazmış bilmiyorum. Yine de sizi böyle bir yoruma sevkettiğine göre bu işi pek becerilememiş izlenimi elde ettim, her şey bir çuvala konup denizin dibine atılmış izlenimine kapıldım (ama yorumumun bu kısmı yine de kitap için tam geçerli değil, tek bir yorumdan hareketle okumadığım bir kitap hakkında eleştiri yapmak haddime değil).