E, tabii ki evlilik adı üzerinde şaka değil, basbayağı bir kurumdu işte! Ortaklıkların, iletişimin, aklın, planlama ve uygulamanın, eşzamanlı olmanın, organizasyonların ve daha birçok disiplinin bir arada olduğu bir oluşumdu.
Zeo ve Kio'nun bulunduğu katmandaki insanlar; isteseler bile olumsuzluk ve kötülük düşünemiyordular. Bu bir üst bilinç seviyesiydi ve hepsi "Dünya Okulu" mezunuydu.
Saflık buydu işte! Bir şeyleri yaşamak ve sadece o an yaşanılanları bilip, bütünüyle her şeyin öyle kalıp hiç bitmeyeceğini düşünmek, daha nelerin geleceğini bilememek.
"Geçmişi kontrol eden, geleceği kontrol eder. Şimdiki zamanı kontrol eden, geçmişi kontrol eder" düşüncesinde olan bir sistem devamlı geçmişi kendi istediği gibi değiştirmekle geleceği şekillendiriyor. Her kes, düşünceler bile izleniyor. Kendi kurdukları sisteme karşı düşüncelerinde bile karşı çıkan her kes cezalandırılıyor. Ama bu cezalandırma, karşı çıkanların yok edilmesi, geçmişden ders çıkarılarak farklı bir yöntemle uygulanıyor. Sistem düşmanlarını herkesin gözleri önünde öldüren Ortaçağ Engizisyonu gibi ölümsüzleşdirmiyor. Kurbanları sahip oldukları tüm haysiyyeti kaybetmeden halka açık duruşmaya çıkarmayan Alman Naziler ve Rus komünistler gibi de yapmıyor, çünki onların sorunu da itirafların doğru olmadığı ve zorlamayla elde edildiğinin anlaşılmasıydı. Bu sistemde ise tüm itiraflar gerçektir. Bu sistem olumsuz itaatle ve haysiyetsiz bir kabullenmeyle ilgilenmiyor. Bu sisteme teslim olduğunda, sisteme karşı çıkan düşünceler tamamen kendi iradeleri ile gelmeliler.
Hayatında ilk kez, eğer bir sırrı gerçekten gizlemek istiyorsa kendisinden de saklaması gerektiğini fark etti. Kişi, bu sırrın zihninin derinliklerinde durduğunu bilmeli; fakat, asla, hiç bir şekilde, hiçbir isimle bilince çıkmasına izin vermemeli.
Matbaanın icadıyla kamu görüşünü etkilemek kolaylaştı, radyo ve filmle bu etki perçimlendi. Televizyon ve sinyalin aynı anda gönderilip alınmasını mümkün kılan teknolojik gelişmeyle özel hayat kavramı yok edildi.
Savaşın asıl görevi, yok etmektir. Zayiat hep insan hayatı olmaz ama daima insan emeğinin ürünleri yok edilir. Savaş, kitleleri rahata kavuşturacak ve dolayısıyla uzun vadede daha zeki yapacak malzemeleri parçalara ayırmanın, stratosfere uçurmanın, denizin derinliklerine batırmanın yoludur.
Parti'nin fikirlerini dayatmakta en başarılı olduğu kesim, bu fikirlerin ne anlama geldiğini anlayamayanlardı. Bu insanlar gerçeklerin en bariz şekilde çarpıtılmasını kabul edebiliyorlardı çünki onlardan istenen şeyin ne kadar alçakça olduğunu kavrayamıyorlardı, kaldı ki neler döndüğünü anlayabilecek kadar toplumsal hadiseleri takip de etmiyorlardı. Anlamadıkları için akıl sağlıklarını koruyabiliyorlardı. Onlara sunulan her şeyi yutuyorlardı, hazmedemedikleri olaylar da onlara zarar vermiyordu çünki kalıntı kalmıyordu. Bir kuşun sindiremeden sisteminden attığı mısır tanesi gibi.
Geçmiş yalnızca değiştirilmekle kalmıyor, diye düşündü, aslında yok ediliyor. Elinizde hafızanızdan başka kayıt yoksa en aşikar gerçeği bile nasıl ispatlarsınız?
Geçmişe veya geleceğe, düşüncenin özgürleştiği bir döneme, bireyin diğerinden farklı olabildiği ve yapayalnız yaşamadığı, gerçeğin var olduğu ve yapılanın geri alınamadığı bir zamana:
Ayrılığın, tek başınalığın, Büyük Birader'in, çiftdüşünün zamanından selam olsun!
"Bir tek hadisin doğruluğunu göstermek için harcanan mesai ne kadar da meşakkatli ve büyüktü".
Sanki bu kitap ile gerçek bir yolculuğa çıkıyorsun ve ravi ile beraber sen de ilim yolculuğunun meşakkatini duyuyorsun. Hiç bitmesini istemediğin bir yolculuk... Ama tüm yolculuklar gibi bu kitapda da ravi ile çıkılan yolculuk bir yerde bitiyor. Ama yolculukta yaşananlar her okuyucunun başka bir yerde, başka bir yolculuğunda yolunu aydınlatan bir ışık, bir bilgi oluyor...
İnsanlar bu piramitlerin inşası hakkında ihtilaf ederler. Bir kısmı "Ad ve oğullarına mezar olarak inşa edilmiştir." derler. Bir kısmı başka şeyler söylerler. Gerçeği ancak Allah bilir.
Bir gece ders hazırlıklarının ardından hazırladığı vasiyetnamesinde hayatı boyunca bitmeyen yolcuklarının ürünleri olan nüshalarını bürokraside hızla yükselen oğlunun yerine yakın talebelerine bırakacağını yazmıştı.
Yüzlerce insan ve binden fazla deveden oluşan kocaman bir kervanın içerisinde olsam da herkes kendi devesinin üzerinde ve aslında yalnız başına yolculuk yapıyor.