Kelimeler!Sadece kelimeler!Ne korkunçtu onlar!Ne kadar apaçık, canlı ve insafsızdılar!İnsan kelimelerden kaçamıyordu.Öte yandan kelimelerin ne incelikli bir büyüsü vardı!Biçimsiz şeylere esnek biçimler kazandırır gibiydiler.Bir viyola ya da lavta sesini andıran tatlı bir melodileri vardı sanki.Sadece kelimeler…Kelimelerden daha gerçek ne vardı ki?
Sofist diye adlandırılan filozoflardan biri, Thrasymachus, sosyal düzenin doğası hakkında şunu söyler:”En güçlü kişiler sosyal düzeni belirleyen kişilerdir.Sosyal düzeni belirleyen bu güçlü kişiler genellikle toplumun çıkarını düşünen insanlar değillerdir.”
Bir insanın içten olup olmadığını anlayabilmek için, onun niyetini bilmek gerekir.Daha doğru bir ifadeyle, içtenlik niyetin dürüstçe ifadesi olarak tanımlanır.
Yaşam enerjinizin kaynağı sizin özünüz.Kendi özünüzden koptuğunuz zaman şevkiniz kalmaz.Yaşamınızın anlamı da bu özden gelir; özle ilişkili yaptığınız her şey anlamlı, heyecan verici gelir.Özden kopuk yaptığınız şeyler ise anlamsız ve sıkıcı gelir.
“e.e.cummings’in sözü; şöyle der:
Seni diğerlerinden farksız yapmaya
Bütün gücüyle gece gündüz çalışan dünyada,
Kendin olarak kalabilmek,
Dünyanın en zor savaşını vermek demektir.
Bu savaş bir başkadı mı,
Artık hiç bitmez!…”
Sanırım hiçbir şeyi unutamamak güzel bir şey, hayatımın her anı kafamın içinde.Bu aynı zamanda çok sinir bozucu.Çünkü hiçbirini paylaşamıyorum fakat hiçbiri kaybolmuyor.
“Komiser bey” dedi, “ben böyle kirli, hak yeyici elleri epmem.Bobam burda olsaydi, kırardı bu elleri.Asil epulesi el benim bobamın elleriydi.Kuru topraktan kıpkırmızi yemişler çıkarıp insanları beslerdi onun epulesi elleri.Bunların elleri ancak soyuyor.”
Hey gözünü sevduğumun toprağı!Şu toprağı görey misunuz, uşaklar, şu toprağı?İşte insanoğlinin umudu budur, insan bu topraktan halk edilir, bu topraktan beslenir, yine bu toprağa döner.Ne insan umutları, yemiş olmadan şu kara toprağa gömülmüştür.