Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nurhan şişman

Boyun eğerek özgürleşmek meydan okuyarak özgürleşmek... . . . Ben Özgür müyüm, insan özgürlüğün anlamını ancak parçalandığında mı anlıyordu? . . Hayat Hanım, boyun eğerek ya da baş kaldırarak değil sadece aldırmayarak ve talep etmeyerek özgürdü.
Reklam
Biliyor musun zenginler korkak oluyor paraları arttıkça korkuları da artıyor ama insan bunu yoksullaştığında fark ediyor zenginken bu korku insana doğal geliyor.
Beni bu kadar sevindiren resim değildi, adamın altı hiç çizilmemiş vurgulanmamış cömertliğiydi. Yüzündeki ifadeye yansımayan dostluğuydu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Auerbach’ın Pascal’dan alıntıladığı giriş bölümü beni çok etkiledi ve son günlerde çeşitli örneklerini öğrendiğim devlet zulmüne bir açıklama getirdi: Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir. Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.
Özgür olabilmek için çıkarıp atacağınız kendi özünüzün parçalarından başka nedir ki? Kaldırmak istediğiniz adaletsiz bir yasaysa, o yasayı kendi alnınıza siz yazdınız kendi ellerinizle. Onu hukuk kitaplarınızı yakarak veya üzerlerine denizleri boca etseniz bile yargıçlarınızın alınlarını yıkayarak silemezsiniz. Ve tahtından indirmek istediğiniz bir despotsa söz konusu olan, önce onun içinizde kurulu tahtını ortadan kaldırın. Bir zorba özgür ve gururlu olanlara nasıl hükmedebilir, eğer onların kendi özgürlüklerinde bir zorbalık, kendi gururlarında bir utanç yoksa? Ve üstünüzden atmak istediğiniz bir yükümlülükse söz konusu olan, bu yükümlülük size dayatılmadı, onu siz seçtiniz Verenler; verme acısını bilmeden, sevinç aramadan, erdem kaygısına düşmeden verenler vardır bir de; şu vadideki mersin ağacının kokusunu havaya saçması gibi verirler. Tanrı böylelerinin elleri aracılığıyla konuşur ve gözlerinden gülümser dünyaya. Dişlerinizle bir elmayı çiğnerken ona gönlünüzde deyin ki: “Tohumların benim bedenimde yaşayacak ve geleceğinin tomurcukları benim yüreğimde çiçek açacak. Rayihan benim nefesim olacak, birlikte sevineceğiz bütün mevsimlerde.
Reklam
Keşke insanlar -niçin böyle olduklarını Tanrı bilir!- geçip giden şimdiyi yaşamak yerine, geçmişte kalan bir sıkıntının hatıralarını anımsamak için hayal gücünü bu kadar zorlamasalar.
~Hakiki despotlar, siyasi olsun olmasın daima, her nev'i şöhretten ürkerler~
Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczaneden dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi
Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek
•Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve üzgün kişiler...