Dönmek için dönüşünü bekleyecek biri gerekliydi insana, bir canlı, bir kedi bile olabilirdi, bir kanarya ya da hoş geldin diyecek bir muhabbetkuşu. Onun yoktu.
Türkiye'de ortalama ömrün ne kadar olduğuna baktı. Kadınlarda 81.2 erkeklerde 75.6 yıldı. Fena sayılmazdı, bu memlekette kadınların tek tesellisi buydu, erkeklerin ölümünün ardından bir beş yıl daha yaşayabilmek.
Çöp olan kardeşinin hayatı mıydı ölüsü müydü? Ne kadar zor bir soruydu, kendine bunu niye sormuştu ki. İkisi de değil diyemedi. Çöp olan bir şeyler vardı çünkü, sadece kardeşinin hayatında değil, herkesin hayatında.
Uzun ve derin bir uykuya düşmeden önce ölü ile diri arasında bir fark yok diye düşündü. Sonra öyle olmadı, annesi ölünce ölüyle diri arasındaki farkın bu kadar büyük olmasına öyle şaşırmıştı ki o da ölmek istiyordu.
Hayatı küçüktü, dardı ama kendi elindeydi.
İçli dışlı olunca insanlar hayatını elinden alıyorlardı. O zamandan beri uzak durmaya çalışıyordu insanlardan.
İnsanların küçümsediği şu hastalığa tutuldum. Bunu şımarıklık olarak algılıyorlar, oysa yaşamak her zamankinden daha yorucu ve zahmetli bir iş haline geldi. İnsan her an yaşadığını bilerek yaşamamalı, biraz da gelişine ya da gidişine yaşamalı.