Depremin sarsıntılarını dibine kadar yaşayan annem, sabahın kör karanlığında koşa koşa kardeşinin evine gitmek istedi...
Apartman yerinde yok. Koskoca apartman yerle bir!
Her gün enkazın başında bekledi.
Depremin üçüncü günü. Nihayet öğleden sonra çıkardılar kardeşini. Yasal işlemler için hastaneye koştu... Herkese yalvardı... İşlemleri yapıldı... Verdiler...
Kendi eliyle yıkadı. Dualarla kefenledi. Cenaze namazı kılındı. Gömüldü...Ne büyük bir şanstı! Annem çok mutluydu, kardeşini dini ritüellere göre defnetmişti. Acaba kaç kişiye nasip olmuştu bu acı mutluluk. İçi kan ağlıyor ama mutluydu. Ağıtlar yakıyordu ama mutluydu. Nefes alamayacak kadar acı çekiyordu ama mutluydu. Kardeşinin mezar taşı var. Mutluydu. Her sabah mezara gidip dualar etti, okudu, ağladı ama mutluydu kardeşinin bedeninin yeri belliydi.
İnsan öyle bir mutluluk yaşıyor depremden sonra. İçi acı, dışı acı ama ölünü gömmek büyük bir şans, mutluluk!
Söylenecek çok şey var belki ama bir şey diyemiyorum. Benim duygularım da acımda buna musade etmiyor. Sadece sabır diliyorum dayanabilme, bu acıyla yaşayabilme sabrı. Onlar her zaman bizimleydiler. Bizimle olmaya devam edecekler ruhlarıyla. Dualarımızda kalacaklar ömür boyu 🙏🏻🙏🏻
Siz kitap okumazsanız benim okumam zor, peşinen söyleyeyim. Çocuklar en çok gördüklerini taklit ederler, duydukları o kadar işe yaramaz. "Armut her zaman dibine düşmez" diyenler var. Olabilir, düşmeyebilir ama siz yine de armut dibine düşecekmiş gibi sağlam bir başlangıç yaparsanız işimiz daha kolay olur. "Armut dibine düşer" "Üzüm üzüme baka baka kararır", "Körle yatan şaşı kalkar" diye bir sürü atasözü varsa bir sebebi olmalı.
Ana rahmindeki bebeğin ses, titreşim, tat ve koku hafızası
vardır. Dolayısıyla bebeklerin beyinlerine sadece alkol, sigara
ve ilaçlarla deği, kötü TV programları izleyerek de zarar
vermemiz olasıdır. Doğmamış çocuğunuza iyilik yapmak için
elinize iyi bir kitap allp tekrar tekrar okumak, büyüdüğünde
edebiyatı keşfetmesine yardımcı olabilir.
Bir bebeği sevmek, döngüsel bir iştir. Bir geribildirim döngüsüdür. Ne kadar çok verirsen o kadar çok alırsın ve o kadar daha çok vermek istersin.
#PenelopeLeach
Bazı insanlar ta en başından itibaren bebek bağımsız olsun diye uğraşıyor, en başından bebeği yapayalnız bırakıyor. "Zorla güzellik olmaz" diyor araştırmacılar. "Bebeğini iterek değil ona sarılarak bağımsızlığa zemin hazırlarsın. Bağımsızlık güven ilişkisinden doğar".
...
MSLRA çalışmasına göre güvenli bağlanan bebekler ileriki dönemde duygu düzenleme, özsaygı, stresle baş etme, akranlarla iyi geçinme, ergenlikte daha yakın arkadaşlık ilişkileri kurabilme, yetişkinlikte daha sağlam romantik ilişkiler kurabilme, daha fazla liderlik özelliği sergileme daha fazla sosyal yetkinlik, aileyle ve kardeşlerle daha mutlu ilişkiler kurabilme, hayata güven duyma konularında daha başarılı olmuş. Özetle, güvenli bağlansak iyi olur!
İnsanlar hamileler veya yeni anneler üzerinde her türlü hakka sahip olduklarını düşünüyorlar. Bir kitapta okumuştum. "Hamile kadın kamu malı gibidir" diyordu...Herkesin 'öğüt' verme ve yargılama hakkını kendinde bulması akıl alır gibi değil.