Kudüs'e gidenler bilirler;döndüğünüzde artık tam değilsinizdir. Kalbiniz,aklınız ve sevdaya dair ne varsa bildiğiniz,hissettiğiniz yarısını bırakırsınız o topraklarda...Havasını çektiyseniz bir kere içinize,geriye bıraktığınız her soluğun boşluğunu özlem doldurur...Arzın kapısı'ndan geçtiyse ayaklarınız,gördüyse vicdanınız insanlığın türlü hallerini, göğüs kafesinize bir yumru oturur, yutkunsanızda geçmez acısı... Hele bir de saçını okşadıysanız Filistinli bir çocuğun,o masum kokusu sindiyse ellerinize...
Unutamazsınız...
Uyuyamazsınız...
Yok sayamazsınız...
Bundan böyle.
Gündüzün hükmü kalktığı vakit; karanlık, dünya malını örter, dil susar, ses kalabalığı uyku aleminde son bulur. Gönül ışığını yakar, açılır mana alemi. İşte o dem kalp döker sırrını.
Bizimde geceyi sevmemiz bundandır...
Hangisi daha kötü bilmiyorum.
Kim olduğunu bilmemek ve mutlu olmak mı yoksa her zaman olmak istediği kişi olmak ve yalnız olmak mı? Sahi bilmemek mutluluk muydu?