Selanik’te halktan biri olarak doğdu… Adı, Mustafa’ydı… Mustafa Kemal oldu… Gazi Mareşal Mustafa Kemal oldu…
Türk Milleti’nin en büyük evladıydı… Mazlum uluslar ve Türk Milleti O’na Atatürk dedi…
34 yaşında, Çanakkale’de Truva’nın intikamını aldı…
40 yaşında, 1683’te İkinci Viyana ile başlayan Türk çekilmesini, 238 yıl sonra Sakarya’da durdurdu…
Evliliği, fırtınalı denizde bir yolculuktu…
Savaşta yendiği düşmanının, O’nun önünde saygı duruşu tarihte bir ilkti…
*Bunalıyorum çocuk, büyük bir acı içinde bunalıyorum…* dediği günler oldu…
*Beni hatırlayınız…* sözcükleri, hüzünlü bir veda gibiydi…
*Ölüm demek böyle olacak kızım...* dediğinde, sona yaklaştığının farkındaydı… Son anı, ulu bir çınarın
köklerinin sökülmesi misali, devlerin savaşında son perdeydi…
Türk gençliğine emaneti, çok sevdiği milletine vasiyeti oldu…
Tarihin kıskandığı bir lider… Ama bir insan…
Savaşın ve barışın efendisi…
İşte O’nun hikâyesi… Belgelere ve kendi sözlerine bağlı kalarak…
Siz, çocuklarınız ve gelecek kuşaklar için yazılmıştır…
Dağlıca’yı nasıl tarif edeceksiniz. Tariflerin üzerinde bir yer... 21 Ekim gece yarısı üç koldan saldırıldı. Ve bu çatışma aralıklarla tam 36 saat sürdü. (Yaşar Büyükanıt)
Askerlik,işlerin yürütülmesi değil,insanların sevk ve idaresi sanatıdır.
İnsanlar ancak umutları,düşünceleri doğrultusunda sevk ve idare edilebilirler.Dünyayı istediği gibi kullanan güç,düşünce ve bu düşünceleri tanıyan ve yayan kimselerdir.Düşüncenin niteliği de hiçbir karşı koymanın bozamayacağı bir biçimde kendi kendisini kabul ettirmektir.Bu da düşüncenin yavaş yavaş duygulara,duyguların inanca dönüşmesiyle mümkündür.Ve böyle olduktan sonradır ki,onu sarsmak için bütün başka mantıkların ve başka yargıların geçerliliği olamaz.
Başkalarından iktidar ve mülk bakımından üstün olacağıma bilgi bakımından üstün olmayı tercih ederim. Biz asırlardır tehlike ve savaşın zorlu okulunda okuduk. Düşmanlarımız ise asırlardır lüks ve rahat içinde yaşadı. Biz, hür insanlarız.
Emekçi halkın büyük çoğunluğunun yaşam koşulları onları öyle bir durumda bırakır ki, devlet işleri üzerinde düşünmek için ne yeterli boş zamanları vardır ya da olabilir, ne olanakları."
İnsanın bencilliği, daha çok ve daha iyi yiyecek, giyecek, barınak ve güvenlik isteğinde ifadesini bulur. Bu ihtiyaçların, kapitalizmde, sosyalizmdeki kadar karışalanamayacağını öğrenirse, gerekli değişikliği yapar.”
1871'deki birleşmesinden beri Almanya, Avrupa'nın ekonomik siyasi iradesini ve güvenini kaybettiğinde bile kıtadaki en dinamik ekonomik güç olarak kalmıştı. s.215